Ağzımda acı bir tat var, sırtım ağzımda sanki.
Sevgisizliğin üşütmüşlüğü içimde.
Milyarlarca sevme biçiminin benim sevişlerime denk gelenini boş verdim, herhangi bir biçimine bile denk gelemeyişimin yenilgisini tadıyorum.
Dirseklerim dizlerimde, nefes almaya çalışıyorum; hızlı hızlı, soluk soluğa.
Önemli olan oynamaktı sesleri uğulduyor kulaklarımda.
Güzel sevmektir asıl olan derler, ona da inanmıyorum artık.
Herkesin güzeli kendine.
Benim güzelim ona fena, onun güzeliyle ben hiç tanışmamışım.
Bir kalem elimde, vasiyetimdir yazıyor, ben ölünce bedenimi gömsünler, sevgimi yaksınlar.
O zaman denk gelir belki, kendine benzeyene.
Ruhum…
Ruhum zaten ışınlanmanın icadından beri hiç uğramıyor yanıma.
Uğrasa aslında akıl vereceğim tüm yaşanmışlığın bilgeliğiyle, bak diyeceğim,
gittiğin yerlere yabancısın.
Hepsine biraz kendinden bırakacaksın.
Sesini sadece senin duyduğun konuşan fotoğraflarla döneceksin geriye.
Sonra deli sanacaklar seni, sen deli olduğuna ikna olacaksın.
Ruhum…
Ruhum, seni odalara mı kilitleyeyim?