Çok hızlı geçti zaman.

Ben de bir yerden sonra saymayı bıraktım.

Fakat beklemek…

Beklemek zehri yok mu?

Bir anda atamıyor insan damarlarından.

 

Bayram sabahı heyecanı

Bak tam şuramda.

Şah damarımda.

Kulağım tahta kapıdan çıkacak tok seste.

Gözüm annemin gözlerini kaçırdığı noktada.

Bekledim seni,

Bekledim beni beklemeni,

Gurbetteki babamı bekler gibi.

 

Sen o zamanlar biraz da,

Babamın bavulundaki kırmızı pabuç gibiydin.

Hiç oraya sığmadın.

 

Bense biraz annem gibiydim.

Fedakârlıklara gebeydim.

Dokuz aylar boyunca…

Altı günler boyunca…

Suskundum bir kere.

Yorgunluğum kaburgamdan taşıp,

Çil çil dağılırken soluk yüzüme,

Senin bütün hatalarını ben emzirmiştim.

Senin bütün toyluklarını ben büyütmüştüm,

Hiç soluklanmadan hem de.

 

Yine de sana yetememiştim.

Tıpkı anneme yetemediğim gibi…

Tıpkı annesine yetemediği gibi…

Meğer çeyizime karışmış.

Annemin buruk kaderi,

Tıpkı onun annesininkinin de

Annemin çeyizine karıştığı gibi.

 

Oysa ben bu dünyada

Annemin gözlerinde,

Akranlarımın sözlerinde,

Şairlerin dizelerinde,

Ve en çok da senin suretinde…

Gördüğüm zifiri cehennemle

Yetinmiştim.

Dünya işte bu kadar sanmıştım.

 

Sen yokuş yukarı çıkmaktan ziyade

Yokuş aşağı koşmak gibiydin.

O yüzden hiç korkmadım.

Yorulmaktan bir an bile korkmadım.

Ama ben öte yandan,

Çok korktum.

Duramamaktan çok korktum.

Sana rağmen duramamaktan…

 

Dedim ya ben biraz annem gibiydim.

Bağrımdaki ateşle yakardım sigaramı

Bundan mıdır bilmem…

Nefes nefes sineme hapsettiğim duman

Seni beklemekten daha zehirli gelmemişti hiç.

Zaten şair de öyle dememiş miydi?

‘’Çekemezsin bir yere sineden başka

Biliyorum günler hep böyle geçecek’’

 

Ben senin hayatını işte böyle

İlmek ilmek dokurken…

Senin ince uzun parmakların

Benim hayatımı teğet bile geçmemişti.

Bu yönden

Benim buz tutmuş cehennemimden bihaberdin

Bunun bir önemi yok.

Fakat ellerin…

Tuzla buz ederken çehremi

Masmavi gözlerinde bütün bunları izlediğimden de bihaberdin.

Bu yönden

Bunun bir önemi yok diyemem.

 

Mesela buz tutmuş yangınımın ipleriyle

Sen benim cehennemimde üşüme diye ördüğüm kazakları

Hiç bilmedin.

Oysa ellerimle örmüştüm.

Hiç tutmadığın,

Nasır tutmuş

Ellerimle…

 

Fakat yine de sen bazı şeyleri bilmeliydin.

Bana hiç sezdirmeden bilmeliydin.

Tıpkı babam gibi

Babamın göz kapaklarının ardına gizlediği

Sevgisi gibi.

Öyle suskun,

Öyle sessiz sedasız,

Öyle ifadesiz,

Bilmeliydin ki…

Ben bunu hiç bilmemeliydim.

 

Dün bunların hepsini

Hepsini

Hepsini

Yusuf gibi kör kuyulara attım

Yüzleşmemek için.

Yine de bilemedim.

Beni bilemediğin için sessiz çığlıklar atarken sana

Ben bile bilemedim.

Ardından kendimi de atacağımı

O kör kuyuya.

 

Şimdi bunların hepsi

Hepsi

Hepsi

Sanat filmi gibi

Genişçe yayılmışken

Beyaz perdeye

Üstelik de sen yanı başımdaki koltukta

Yine sahnedeki pandomimadan bihaber

Başın omzumda uyuyakalmışken

Sen tam olarak sen gibiydin.

 

Şiirlerin sana ne kadar iyi geldiğini bilirdim

Sen de beni biraz bil diye

Ellerinle yarattığın

Fakat ağzını çizmeyi unuttuğun

Bu kusurlu heykeli

Sen de gör diye

Getirdiğim gösteride

Eserini hiç tanımazken

Biraz da beni benimle bırakıp

O koltukta uyurken

Hem de sen uyanma diye

Ben hiç kıpırtısız dururken

Öğrendim ki

Sen de şiirlere iyi gelirmişsin.

Bunu bilirken

Ben de tam olarak ben gibiydim...