Otobüs yol alırken cama yaslanmış bir kafan varsa evlat şanslın, cama damlayan yağmur tanelerinin zamanla beraber aktığını ve iz bıraktığını görüyorsan daha da şanslısın. Ama sen oturduğun için, o tembel götüne bir yer bulduğun için şanslı olduğunu düşünüyorsun. Yanılıyorsun. Yanında kıllı amca, soğuk havanın kapadığı nefesler curcunası içinde sıcaklığın merhametine kaldın. Boş ver çevir kafanı ve izle dışarıyı, anılar ve bekleyenin değeri ile yoğur ruhunu.
İşte öksüren bir ordunun içinde deri ceketinle dikilmiş çirkin bir askersin, saçın yağlı, sakalın uzun. Ne parfüm sıkmışsın ne de fiyakalı bir saç için ayna karşısında zamanın katiline bürünmüşsün. Giyin ve çık evden. Giyin ve sarıl, öp, kokla. Bunlara ayıracağın zaman kozmik bir patlama misali evrenin her yerine sıçramış evlat. Onlarla nefes al ve yola çık.
Otobüs doluyor ve durağın yakındır, birazdan ıslanacaksın, sigaranı yakarken çakmağın sönecek ve sen de söveceksin.