yaşadığım sürece
toprağının kokusundan kuşlar hayat bulacak
kat kat giyinip saklasalar bile göğü
uçmak denilecek adına
uçmak bir masumiyet, bir teslimiyet
bir af uçmak
kanatlarımın altında gizlediğim en eski şiir:
kafesin sırtlandığı yük hapsolmaktan beter.
kökümden incindiğim bu dünyada
çiçeklerim için kaygılanıyorlar ibrahim
dağınarak süren bir sancıyı
sevinç diye ellerime işlemektan başka çarem yok.
kör bir makasla bıçaklanıyor saçlarım
uykusuzluğumun beyanı bu simsiyah irin
akıyor hep gurbetli yollarda.
kendimden ırak bir ovaya terk ettim zihnimi
ağzımın ucundaki öfke ızdırap çekiyor susuşla.
güvercinler, serçeler, turnalar, kırlangıçlar
beni taşıyor sana
sesimde üç karanfil, üç yorgun dua.
kokunu arayan toprağı,
ellerini bulamayan salyangozu
ve sesimdeki hasreti masaya koydum.
neden benimle konuşmuyor artık ellerin?
Songül Uslu
2024-03-17T14:16:35+03:00Yorumu okurken o kadar karşılıklı çay içme ihtiyacı hasıl oldu ki anlatamam.. Anlaşılmak büyük nimet. Teşekkür ederim hocam.
Mirza Şamil Sözal
2024-03-17T13:46:14+03:00Yine yürekten, okurken -konuşmasalar da- elinizden tutup yavaş yavaş sizi o kırıkların, parçaların ve yeganenin hayalinin günün her deminde farklı biçimlere bürünen yansımalarına uğratıp yanından başı eğik bir tebessümle bizi uğurlayan bir şiir.. Yüreğinize sürûr, kaleminize kuvvet şair hanım.🌹
“ kafesin sırtlandığı yük hapsolmaktan beter.”