Kendilik bilinci; insanın hem bilişsel hem biyolojik hem de kimyasal kimliğinin oluşturan sacayaklarını görmesidir. Bu tanımdan hareketle insan oluşumunun çeperi nasıl anlaşılmalıdır? Çünkü birey kendini tanımlarken ya da anlarken hep merkezi nokta olarak öteki ya da başkasının görüngüsü üzerinden değerlendirir. Yani kendine, kendi gözlüğünden değil dışsal bir eylem üzerinden bakar. Peki bunun doğrulu nedir?

Hepimiz kendiliğimizi kazanmanın kahramanları ya da korkaklarıyız. Çünkü kahramanlıklarımızı perçinlemek için ölüm harmonisine tabi olmak durumundayken. korkaklık helezonuna tabi olduğumuzda kaçmak ya da öldürsek dahi bunun sunmuş olduğu menfeze dayanamıyoruz. Yani insan cesaret ve korkaklık arasında sıkışmış bir tabu olarak kendini aynada gördüğünde ne yapacağını bilmezse; aynayı kırmak yerine aynadaki yüzü bir daha görmemek için ya kendiliğini öldürüp intihar ediyor ya da maskelerin arkasına sığınarak yeni bir biçim kazanma yoluna evriliyor. Peki bu durumun doğrulu nedir? Yani kendiliğini öldürüp yeniden revize edilmiş maskelere sığınan bir varlık siferinin gerçelliğinin dinamiği hayatta kalmak olurken, oluşan yeni hayat ne kadar kendisine ait olacaktır?

Kimlik; bireyin hem tarihsel hem kültürel hem de coğrafi etmenlerinin dominant bir açılımla baskıladığı bir seçenektir. Peki birey bu dominant algıyı resesif bir yargılamayla değiştirdiğinde neliğinin tanımı üzerinden nasıl bir konuma sahip olacaktır? Çünkü insan denilen canlı formu hem biyolojik hem de psikolojik olarak yüklemlere sahiptir ve bu yüklemlerden hareketle özneler keşfetmektedir. Bu keşiflerin güdümünde kişi kendi hapishanesinin doğumunun sancısıcı çekmektedir. O zaman bu hapishanenin sancılı oluşumu bireyi mahkum yaptığı gibi aynı zamanda gardiyanı ve işkence görevlisi de yapmaktadır. Çünkü hepimiz ruhumuzun, kalbimizin ve aklımızın hapishanesinde kendimize işkence yapmaya çekinmeyen ya korkak ya da kahraman canlı formuyuz. İşte bu yüzden hepimiz ölümü isteyecek kadar kahramanken bir yanımız ölümü öldürmek ya da öteleştirmek isteyecek kadar korkağız.

Sonuç olarak; insan kahramanlığa soyunurken korkularını yenen değil aksine korkularının farkında olan ve onlara sarılandır. Bu yüzden cesaretimizin temel dinamiği korkularımıza ne kadar kuvvetli sarıldığımızdan kaynaklanır. Ve şimdi korkularınıza sarılın. Tüm cesaretinizi gösterin. İşte o zaman bir kahraman olabilirsiniz. Yoksa hiçbir varlığınız olmadan şu dünya denilen yaşamak - ölmek arasında sıkışmış varlık aleminden iz bırakmadan çekip gidersiniz.