Kayıplarım oldu diye düşündüm içimden sessizce kimseye bir şey fark ettirmeden verdiğim savaşların kendi içimde yarattığı kaygılar ve anksiyete beni her geçen gün daha da zor bir yaşamın içine attı. Ne diye savaştım ne diye dövüştüm zamanla. Kimdim ki ben zamana karşı giriştiğim bu savaşta kazanacaktım. Öylece yürüdüm, uzun ama bir o kadar da lafla ve sözle kısalan yolda. Önüme eğik başım bir türlü kaldıramadan utanırmışçasına sadece yürüdüm. Ne oldu da hayata karşı bu kadar utangaç ve çekimser davranıyordum ki. Cadde bir soluk kadar hızlı bitti, düşündüğüm tek şey varmak istediğim yerdi. Demek günlerden Perşembe ve ben yalnızlığın pençesindeki serzenişimi her geçen gün daha da arttırarak yaşamaya devam ediyordum. Yürüdüm sadece yürüdüm, varmak istediğim yere geldiğimi düşündükçe aslında olmak istediğim kişiden bir o kadar uzaklaşıyordum. Ben ben olmak için çıkmamışım da sanki başka biri olmak için çıkmış gibiydim evimden, yuvamdan. Bir yer yaratmıştım içine suretler sığdırdığım, duvarlarına ölü insan bedenleri astığım güzel evim. Düşüncelerim ile mobilyalar yarattığım, sözlerimi perde gibi kornişe geçirdiğim evim. Tam pencerenin önünde durmuşum da ayın bulutların arasına gizlenişini yağmurun varlığını hissettiğim evim. Öylece oturmuşum, açtığım bir dolu Efes şişesi sanki olmak istediğim kişiymiş gibi hissettirmeye çalışıyordu bana, lakin yürekte bir sızı sanki eksikliğim yapboz parçaları gibi gözükse de resmedilmeyi bekleyen bir yapboz gibiydi. Tamamlanması için önce yaratılması gerekiyordu. Ben ne yapıyorum diye düşünmedim hiçbir zaman. Sadece yürüdüm. Bir hamam böceği yürüdü duvarımda ölü insan bedenlerinin üstünde. Öldürdüm onu sadece öldürdüm. Belki de Gregor Samsa’ydı parmaklarımın ucunda can veren. Ne fayda öldü gitti işte ne diye düşünürsün ölü bir böceğin üzerine.

    Parlak fikirler parlak zekalardan çıkmaz dedim içimden en karanlık zihinler kendi karanlığını yok etmek için atar ortaya o fikirleri diye fısıldadı birisi, sustum. Yürümeye devam etmem gerekiyordu, sanki kendi zihnimle verdiğim bu savaşta destek olmak için sosyalleşmem gerektiği sanrıları sardı etrafımı. Ne hacet diye düşündüm, belki de kadirşinas bir insandı diye yuvarladı zihnim birkaç kelimeyi. Ne diyordu kendi kendine belki de savaştığı birileri vardı, dövüştüğü. Yolda bir adam gördüm boylu boyuna uzanmış kuytu bir köşeye. Yağmur yağıyordu belli evsiz bir adamcağızın biriydi, yaz günleri geride kalmış yağmurlar başlamıştı en çok da bu insanları vuruyordu zemheri ayları, hâlbuki daha başlamamıştı bile. Yok bu adamı da düşünecek değildim, onu hor gördüğümden falan değildi bu. Bir şey daha düşünseydim delireceğimden korkmuş olmalıydım. Yürümek tükenmez bilmez bir hâl almıştı da bitmiyordu. ''Sahi ben nereye gidiyordum?'' diye düşündüm. Durdu sanki zaman öylece kalakaldım. Islanıyordum öylece o adam bile ıslanmıyorken hem de. Sustum ama o susmadı. Etrafımda ağaçlar vardı belki biraz korurdu beni, doğa ana sarmaz mı o zavallı ademini ne de olsa anaydı değil mi?

    Yok anam babam yok dedim içimden yürü yürü bitmez bu yol hem bekleyenin vardır belki de. Kim diye sordum içimden kim beni neden beklesin ki?

    Bazen kendimin bana sorduğu sorulara hayretle hak veriyordum. Doğru bekleyen var mıydı hakikaten. Neden bekliyordu ki beni, bir insan bir insanı neden bekler diye düşündüm. Yani bunu gerçekten düşündüm.

     Kahve mi içecektik bir yerde oturup saatlerce boş boş konuşup sorular mı soracaktık birbirimize ne oldu ne gitti diye. Dur dur dedim içimden, ne duruyorsun be adam diye bağırdı arkamdaki adam kaldırımın ötesinden. Daha zihnimde ağaçların altında doğa anadan merhamet beklerken ben. 

     Sonra bir ses duydum derinde, ama bu öyle bir derinlik ki ne anlatmak mümkün ne de tarif etmek. Sözlerin bitmişte hiçlikle anlatmak gibi bir derinlik. Normale dön artık, bak ötekileştirdikçe sen kendini toplum topuğuna sıkıyor her geçen gün. Hak verdim gerçekten kendime. Sustu bütün sesler ve ben herkes gibi yürüdüm bir otobüs durağına. Otobüs bekledim ve bindim insanların içine karıştım insanlar benim içime. Kahve aldım kendime bir de yudum, güldüm, durdum ve yaşadım. Neyi mi? Normalliği

    Kahvem ve sohbetim bitti.