Birbirine paralel iki doğrunun kesiştiği noktada yüzyıllardır yürüyorum. Sağ tarafım annem tarafından kesilmiş ki, bir başıboş sokak köpeği gibi durduğum yeri eşeliyorum. Bir kalp gömmüşüm çok önceleri de varlığını unutup tam ölecekken bi' an aklıma ilişiyor. Bir yerlere yıldız tozundan şiirler yazmışım da sakladığım yerden babam bulmuş çıkarmış. Bir kubbenin altında semaya el açmışım da yalnız bir imame gözüme çarpmış.


Acizliğime methiyeler düzüyorum ve bir köşede defterim dürülüyor. Annemi düşlüyorum, birden yeni yıkanmış perde oluveriyor zihnim. Sağa sola çarpa çarpa ötelemişim boşluğu, kendime bir kedi ile sığabilecek kadar yer açmışım. Toplasan iki dert kaburgamı çatlatan, gayrı sığdıramamışım ciğerlerimi tabuta. Kubbe yuvarlakmış, yuvarlanmışım. Düştüğüm yerden gözüme batmış imame. Sol tarafta annem yeni kesiyor bileklerimi. Daha dün almışım bir bot ve basmışım gibi ardına botların. Bir martı yarmış kulak zarımı, birden zambak oluvermiş karnını deştiği timsah. Bir gözlük camı buğusu, aradığında bulamadığın bir tornavida... Babam daha yeni gelmiş tozdan. Üstü başı yıldız...


Arka koltukta uyuyup kalan bir sokak çocuğu kalbim. Gelmişiz son durağa da, o zamana kadar yaşlı bi' seyyah oluvermiş. Alemi gezecekken tutup utanmadan sigara sarmış ki; toplum, sevgilim, toplu hâlde yapılan her eylemi patlatır. Diyorsun ki bana bulaşma. Ben sana çoktan sıçramışım. Ayağım sana takılmış, hop yine kendime düşmüşüm. Toplum düşerken yalnız olmana olanak sağlıyor. Sözlerini bitirme, noktaların bende. Bitebilecek bütün olasılıkları kendimde toplamışım. Seni sonsuz kere seviyorum da, bilirsin, toplum sonlu şeyleri onaylıyor. Zaten çok kalmayacağım, yakındır bir gezegende uçuşan bir toz oluşum. Sen gökyüzü kadar geniş omzunla tutarsın elbet tüm galaksiyi; ben ancak boşluğa olta atar, bismillah demeden tutar, boşluğa kendimi atarım. Toplum beni güçlü bilir, bense suçu tüm delilere rağmen sana atarım.