Sana çiçekli yollardan gelmedim ey sevgili 

Kapalıydı kapıların dikenliydi yoların 

Duvarları ellerimle yıktım da dikenli teller arasından uzandım, dokundum yarana

Yaseminler ektim, çorak susuz arazine 


Umut yolladım maviliklerine kuş kanatlarında 

Kalbinde yeşerdim, kök saldım karanlığına 

Bir Yusuf değildim ama alıştım kuyularına 

Züleyha belledim yokluğunu da varlığını da 


Bırakma şimdi beni susuz ve sessiz 

Yeniden örme duvarları, talan etme bu bağları

Biliyorum elindeki bıçağı sırtından çekip elline de ben verdim 

Şimdi benim sırtıma saplama ey sevgili 


Gitmek esiyor saçlarında fırtına biçiyorsun bana 

Bir gemi kaç kere batar aynı limanda 

Bir Peygamber terk eder mi kavmini 

Tanrı ellerini çekse de üzerinden

 

Kal ey sevgili, evimi harap, şarabı haram 

Toprağı kahır, mutluğu cefa etme bana 

Yazı, hazan eder gözlerini ayırırsan üzerimden 

Üşütür güneş bile sen ellerimi sarmasan 


Kim gözlerindeki bu yabancı, kime yuva kalbin

Ben terk edilmiş harap şehirken yağmursuzken sokaklarda 

Kimin dilinde yeşeriyor adın

Dudaklarımda yakan kor alevken 


Sana çiçekli yollardan gelmedim ey sevgili 

Biçare bir yolcuydum yorgun ve kırgın 

Demir ağlarla örmüştün kalbini 

Tırnaklarımla kanırta kanırta ulaştım o güle 


Şimdi kal bende bir mevsimin ilk günü gibi 

Bir meleğin dilindeki vahi 

Meryem’in duası gibi ulaş tanrı katından 

Bedenime gömülü cesedime 


Üç kere kutsa sesinle üç kere öp parmak uçlarımda 

Belki yeniden filizlenir çürümüş bu kalp 

Koşarken ellerin saçlarımın öksüzlüğünü