Ne babamın kalaşnikofu,

Ne de benim bavul bavul umudum var.

Biliyorum artık biri yol istiyor.

Lakin umut doğurmak patlamak kadar zor, Üstelik biri bitirici,

Diğeri kara şimşekler altında dahi başlatıcı iken.

Durunca tam da o an,

Onca tantananın arasında,

Yani onun ve benim gözlerim arasında yanan biryerlerde,

Yanan bir evin gül suyu kokan odasında,

Kıbleyi emen cephenin beyaz dökük duvarında,

Asılı o yeşil Kebir'i boynuna geçiren çocuk varya,

Nasıl huzurla -cennet nedir bilmeden- kapıyı çarpıp koşuyorduysa oraya,

Şimdi de öyle olacaktı.

Umut yoksa da bavul da,

En azından daha hızlı koşabilecekti, Cennetsizlik ve umutsuzluk hafifliğiyle.

Ben,

Babamın cennetinden kovulmuş çocuk,

Hafifim doyasıya,

Ama bir o kadar da yanlış.

Ve sen,

Ve sen baba!

Sen sadece merhamet mültecisi olursun bu korkak bakışlarla,

Hem o günah çıkarılan odalarda,

Harfinden zerre emmediğin kudret asılı,

İlla ki yakacaksan bağ evini,

Aman sen cennetsiz kalma,

Dur ve düşün kendini,

-Babadan kalma mesleğinle-

Koş içeri ve Kebir' i kucakla..