Hayatın yağma kollarında

Gecenin ve gündüzün soluk alışlarında

Yazgıların sebepsiz tüneyişi

Konunca insanın dağınık omuzlarına

Hırçın ama yaslı hayvan gibi yürek

Ağır tuzlu gözyaşlarında, unutmaların çığlıklarıyla

Adını unutarak adını söyleyerek

Uzanır durur tanımsız boşluğa

Toz olur her bir bebek çığlığıyla

Kalbim evet, boş bir kuş kafesi


Sonra yaşamak

Uçurum yamaçlarını ip bellemiş cambaz dağdağasında

Dağılmış bulut özlemsizliği

Kayıtsız köpek ve duvar bakışlarıyla

Günlerin ayların yıllarla ölçüldüğü

Sonsuz kuyruğunu kovalayan

Unutulmuş akşam güneşleri

Sönük bulutsular

Ve tükenmiş yıldız ışıkları


Ne güvercin selamı

Ne yağmur dağınıklığı

Sessiz tınısız bir türkü kulakları dolaşan

Yürüdüğü yollarda kalbini yitirmişlerin çağı

Hangi karanlık bilirdi ki içine ağlamayı

Şimdi, güneşi eksik akşamüstünün hüznüdür

saçaklarıma vuran

Oysaki nasıl da aramıştım mutlu yaşamakları


Sonra yaşamak

Uzamış bacaklarıyla bir kara iklim

Tarihimde unutulmuş mezar yalnızlığı

Ah nasıl tanırsa tanrı sebepsizliği

Doğumlarım ölümlerimle harmanlanırdı


Ama, kendi unutulmuşluğuna ağlar bundan böyle

beni unutursa zaman

Çünkü de ben

Karanlık odalarda puslu duvarlarla

Deniz kenarlarında kırlangıç adımlarıyla

Yok caddelerde, yani zamandan sayılmamış zamanlarda

Kainatın iç çekmesiyim


Kalbim evet, boş bir kuş kafesi