"Kalbine dön, evine dön."

Evine dönmüştü, kimseler yoktu. Bir delil aradı varlıklarına. İnsan bu toz bulutu değildi ya, dağılıp gidemezdi. Bulamadı delili. Ürktü, ihtiyacı vardı bir ses duymaya. Ses bazen de yol demekti, yönünü bulmaya ihtiyacı vardı. Demek ki mesele eve ulaşmak değildi... Ev huzurlu bir sığınak olmalıydı. Çaresizlikte de üzüntüde de mutlulukta da insan koşup evine sığınmalıydı. Ev, yalnızlığın görkemli korunağı değil, birlikteliğin aşılması güç kalesi olmalıydı. Nerelerden geçmişti evine ulaşmak için, günler hafta, haftalar ay olmamış mıydı? Ne zorluklara göğüs germişti 'sonucunda evime ulaşacağım' tesellisiyle? Nerede yanlış yapmıştı, ıssızlık niçin koca bir evi kaplamıştı? Belki de geç kalmıştı evine dönmek için. Çünkü döndüğünde kendine dahi rastlayamadı.