Bugün bir hastanenin kafeteryasında sevgimden haberdar ancak derin olan sevgimden bihaberdar çok sevgili yakın arkadaşımla buluştuk. Sohbet, muhabbet ve dertleştikten sonra artık gitme zamanı gelmişti. Kafeteryanın kapısından tam çıkarken kasiyere kolay gelsin dedim nezaketen. O da geçmiş olsun dedi. Sesli bir şekilde birazcık güldüm, ne alaka hasta değildik ki biz dedim içimden. Burası buluşmak ve çay içmek için en uygun yerdi, o yüzden geldik. Sonra kapıda şemsiyesinin açılmasını bekledik. Eliyle müdahale etmesi gerekiyordu açılması için. Açamadı. Bana uzattı. Ben açtım. Yağmur küçük küçük çiseliyordu. Biz aynı şemsiyenin altında durağa kadar yürüdük. Bir an içimden elimi beline sarmalamak geçti ama zor tuttum kendimi. Durakta teşekkür ederken sol eliyle sağ koluma dokundu. Ben de ona temas etmeye çalıştım ancak sanki koluyla elimi bloke etti, bu yüzden ben onun koluna dokunamadım. Kendimize çok iyi bakmamız konusunda birbirimizi tembihledik. O evine gitti, ben otobüse bindim. Sonra bir mühlet buluşmayı özet geçerken zihnimde kasiyerin geçmiş olsun dediği yeri düşündüm. Cız etti sonra kalbim birden. Gerçekten büyük bir geçmiş olsunu hak ediyordum. Ne acı ki kendi hastalığıma gülmüştüm sesli bir şekilde...