İnsanlar arasından sıyrılma isteği çoğu zaman kalp kırıklıklarından oluşur. Bu kırıklar kendi içinizde zamanla duygu hücrelerinizin savaşarak kazanması gereken bir savaştır. Peki, buna sebep olan nedir? Arkadaşının seni üzecek şeyleri bir çırpıda, kapısının önünü yıkamış teyzelerin kirli suyu sokağa dökmesi gibi, söylemesi mi? Sevdiğin kişinin seni bulutların üstünde hissettirirken söylediği pembe sayılan bir küçük yalanla, bir anda asfalta değil de dünyanın çekirdek katmanına çakılmışsın gibi hissettirmesi mi? Ailenin seni saçlarını özenle sevdiğin bebeklerden, kendinle bile yarıştırdığın büyünce aynısı alacağım dediğin arabalardan, güzel kızım yakışıklı oğlum büyüdü artık çalışma, eve ekmek getirme vakti diye çocukluk çağında hayal dünyandan uzaklaştırmış olması mı? Ne üzer seni, ne mahveder, ne göğüs kafesinle dizlerini birleştirir? Biliyorum sanıyorsun, belki son cümlemde bir sürü sebep saydın bana ama yok yaşamadın daha. Deneyimlemediğin çok acı var dünyada, şırıngayla vücuda verseler bile scoville ile ölçülemeyecek kadar büyük olan. Alıştırmaya çalışma kendini, yolculuk esnasında camdan dışarıyı izlerken senaryolar kurma kafanda. Koşarak gelir, hiç anlamazsın, hazırlayamazsın kendini, kurduğun senaryolardaki tüm ihtimalleri, düştüğün kuyudan nasıl çıkabileceğini düşündüğün gibi. Yapma o yüzden bunu kendine, yolculuğundaki çorak toprakları, yemyeşil ağaçları ya da uçsuz bucaksız denizleri izle sadece. Çok mu düşünmek istedin, bir çocuğun gülüşünü, bir annenin çiçeğini sanki evladı gibi büyütüşünü, yaşlı bir amcanın torunlarını bayram günü beklemesindeki heyecanı düşün. İncinmeler var bu hayatta, hiçbir yara bandının tutmayacağı. Acılar var kimsenin aynı derecede hissedemeyeceği. Seni toparlayacak şeyler de var kalbinin kırılmış yerlerinden, beton dökülmüş kaldırımda açmış papatya gibi, ama beklemediğin zaman ve yerde olacak güzellikler. Yeter ki umudun hep olsun, kırıklarında papatyalar açar.