Üçüncü gecedeyim, yeni bir şey yok, ölüyordum. Bitmiyor burnumdan akan kanlar. Sersem bir haldeydim, kanayıp ağzıma dolmuşlar. Boğulurken kalktım, her şey bitiyordu neredeyse. Elimi çenemin altına koyup banyoya koştum, ağzım ve avcum kıpkırmızı kaldı. Kanımın tadını sevdim, utanmalı mıyım yoksa korkmalı mıyım bilmiyorum. Lavaboya akan her kanda, tampon yaparken kullandığım pamuktaki her kırmızılıkta gülümsedim. Açıkçası kendimi böyle görmek hoşuma gitti. Çenemdeki ve yanaklarımdaki kanlar kurumuştu, bu görüntü kırmızıya nazaran daha az tatmin ediciydi. Bu cümleleri yazarken bile istemsiz bir kahkaha doğuyor içimde. Yazmayı bıraktıracak kadar yüksek kahkahalar atıyorum, insanlar uyuyor. Odama geçip uzandım, bir süre tampon yapmaya devam ettim ve pamuğu çöpe attım. Arkaya sakin bir şarkı, biraz su içtim. Ağzımdaki kanın tadı giderek kayboluyor, bir sigara yakıp dolu dolu çekiyorum içime. Öksürük başlıyor, bir süredir içmemiştim. Hiç de sevmem şu meredi, nesinden zevk alıyorlarsa! Bunu içeceğine kanat dudaklarını, kes bileklerini kanını iç. Hem doyurur seni, duman da çıkıp sarartmaz perdeleri. Küçük bir ihtimal ölebilirsin, bileklerini kes dediysem bıçağı alıp kemiğine kadar dayama. Bir jilet yardımı alınabilir, ufak ufak. Kan, bunun üzerine yazmak bile ne kadar heyecan verici, ne kadar susatıcı! Yüzünden akan kanları aynanın karşısında izlemek, sert yumrukların arkasından ellerinin kanaması, ufak ve hoş bir sızıyla. Giderek değişiyorum sanki, bazı duygulardan arınmış gibiyim. Kötü biri miyim? Şiddeti, kanı sevmek beni kötü biri mi yapar, yoksa buna saygı mı duyulmalı? Kan görünce korkardım eskiden, korkmak demeyelim de endişelenirdim, parmağımı kessem bile ölecekmiş gibi hissederdim. Şimdi ise seviyorum, bayılıyorum hatta. Aynada kendimi izledim dakikalarca, burnumdan akan kanlar dudaklarımı ve çenemi kaplıyordu, lavaboya akmasını izlemek zanettiğimden daha zevkliydi. Ağzımı açıp dişlerime baktım, onlar da kırmızıya dönüyordu. Kan, yaşadığımı ve ölebileceğimi hatırlatıyordu