Sol bacağımın, dibinde patlayan toptan etkilenmemesi tam bir mucize. Yahu ben savaşmak bile istemiyorum. İstesem bile yeterince güçlü ya da becerikli değilim. Eğlenceli olur diye ablamı ziyarete gelip de savaşın ortasında kalmak da neyin nesi! Tabancaların tetiğine aralıksız basılan, bombaların sağlı sollu düştüğü, cephanenin bitmek tükenmek bilmediği bu curcunanın tam ortasında kalmak ne büyük talihsizlik! Kulağımda çınlayan naralar, savaş çığlıkları da cabası. Bu kıyametten eğlence çıkaranlar var. Deliler galiba!

Tüm bu düşüncelerle meşgul, buradan kurtulmak gibi bir mucizeyi hayal dahi etmiyorken son sürat üzerime koşan o abi değil de bir başkası olsaydı olduğum yerde kalakalırdım. Şimdi de öyle oldu. Dikilip dua etmekten başka şansım yoktu çünkü. Ama başkası üzerime koşsa korkuyla kalakalacakken şimdi umutla kalakalmıştım. 5 yaşında öylece kalakalabilmek önemli bir meziyet. Tek yapabildiğim kollarımı açıp beni o kargaşadan çıkarmasını beklemek oldu. O süratle beni nasıl bu kadar narin kucakladı anlamış değilim. O ana kadar ilgisini bende olmayan herkes bir anda o abinin kucağındayken bize nişan almaya başladılar. Ne kadar hızlı koşsa da, görev aşkıyla yanıp tutuşan birkaç tabanca mermisi ve bomba abiye isabet etti. Bana öyle bir siper olmuştu ki tek çiziğim yoktu. Ta ki ablamın hain planları su yüzüne çıkana kadar. Abi beni tam ablamın kucağına teslim etmeye niyetlenmişti ki ablam beni koca bir bombayla vurdu. Neyse ki yalnızca üstüm ıslandı. Benim için savaş meydanının kahramanı olan abiyse sırılsıklam olmuştu. Herkesin neden o kadar eğlendiğini, boyuma göre bir tabancayla ablamı vurunca anladım. Acayip eğlenceli! Su tabancası denen şey acayip eğlenceli! Bombalar da var. Onlar da küçük küçük balonlarmış, içine bolca su doldurulup ağzı sıkıca bağlanıyormuş. O kadar eğlenceli ki savaş çığlıkları atıyorum, yani koca koca kahkalar. Tam ben de eğlencenin tadını alıyorken babamlar çıkageldi. Artık gitme vakti olduğu anlamına geliyordu bu. Ben de ablam gibi büyüyüp liseye gidince tüm derslerim böyle geçer umarım. Gitmeden evvel annemler, savaş kahramanının halini görüp ona bir isim taktılar. Tüm savaşanlar arasında, kanalizasyona düşmüş gibi en çok o sırılsıklam olduğu için: Kanalizasyon Çocuğu.