Ruhu kanatlandırmak, farkında olsa da olmasa da tüm insanların peşinden koştuğu, uğruna savrulduğu, kavrulduğu, divane olduğu, genellikle anlık ego tatminleri, ucuz basit hegomanya girdaplarında boğuldukları bu yüce duyguya insanoğlu nasıl ulaşılabilir?

Dünyada her anlamda var olmaya başladığı anlardan itibaren üzerine giydirilen sahtelik mışlık katmanlarınının farkına varıp üzerinden bir bir atıp fanilik tüllerini aralayabilmeli.

Yapmak istemediklerini fark etmek, yükümlülük yüklerini hafifletmek, elem, ızdırap sızılarını reva görenleri iblis ruhlarıyla başbaşa bırakmak.

Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi pramidinde en üstte bulunan zirve noktası 'Kendini gerçekleştirme' kısmına ulaşamamanın, engellenmenin, potansiyelini gerçekleştiremenin sancısını dış etkenlere yüklemenin kolaycılığıyla, öfkesiyle ömürün geçip gitmemesi için ne yapılabilir?

Ezelden beri var olan kendi gerçeğinle yüzleşmek, gerçeğini iyice anlamak, tanımak, buluşmak, hasret gidermek. Duygularını anlamak, bilmek, iyi gelenle gelmeyeni, rahatsız edenle memnun edenin ayırdına varabilmek.

En güzel hisleri hissettirenlerle, yaşatanlarla hasbihal halinde olmak. Nerede ışık varsa, ufuk sonsuza uzanıyorsa, göz kamaştırıyorsa, erdemin, yüceliğin izini sürebilmek.

Evrendeki muazzam aklın rehberliğinde ilerlemek, bu eşsiz aklı temsil etmek, var etmek, görünür kılmak.

Yaşam serüveninin her anının hakkını vererek yaşamak olmalı gayemiz, tıpkı Nazım'ın da şiirinde bahsettiği gibi.


"Yaşamak şakaya gelmez,

Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

Bir sincap gibi mesela

Yani, yaşamın dışında ve ötesinde

Hiçbir şey beklemeden

Yani bütün işin gücün yaşamak olacak."