Kanlı gecenin zor saatlerine
Kıskaçların açılıp büklüm büklüm boşalan saf içtenliğe
Sevginin korkuyla sulanıp derin uykularda eziyetine, mutluluğuna ve korkusuna
Yenilmenin belirsizliği, mutluluğun hazlarında dolaşan bu garip hale
Bir yudum su kadar ilginin sınırlarında.
Güne akşamın yokluğunda, gecenin ağırlığında uyanan
Sanrıların hafifleştiği, düşüncelerin kaçınılan bir hal aldığı,
Yolda yürümenin verdiği yalnızlıkla sulanan ruhun,
Bir damla hayal için çırpınışlarında geziniyorum.
Beklenen nerede onu arıyor, küçük bir ısırık arıyordum bedenimde
Sevginin düşüncesi, kanımın sıcaklığını artırıyor.
Yerimde duramıyor, oradan oraya koşturuyorum.
Sevginin her rengi vücudumda geziyor, anlamsız varlıklar kalbin etrafında dolanıyor.
Sevgi, bana sesleniyor amaçlar ve kararlardan konuşuyor,
Seçimlerin ağırlığından bahsediyor, alınan risklerin umutlarını tükürüyor.
Yeni doğan bir canlı gibi ışığa doğru, cenneti umuyor.
Etrafıma gülücükler saçıp anlamsız hüzünlere giriyordum.
Emin olmanın verdiği güven sıkıştırmıştı,
Cesaret ham hali pek çok duyguya bağlı ve pek çok düşüncenin sanrısıyla bağlanmıştı.
Tarifi zor, yemesi de bir o kadar kolaydı,
Yeri geldiğinde hazımsızlık, bir karın ağrısı, belli yan etkileri sarıyordu.
Aşk bir renk değildi, ham mutluluk çocukların tavırlarında
Birkaç yıllık ön gösterim ve kandırmacadan ibaretti.
Fakat aşk, size bunu tekrar hissettirebilirdi.
Bunların olmadığı, hikayelerde dolanan, masallarda uykuları şenlendiren bir iki parçadan ibaret olduğu
bir yerden geldim.
Ama ben hiç gerçeklerin veyahut kabullenişin histerisine kapılamadım,
Evimden uzaklaştım, bildiklerimin yalanından ve korkusundan uzaklaştım.
Ve işte şimdi oradayım, düşlerin ve masalların ucunda,
Beni kutsallığına almayı bekliyorum...