İyi olmadan kötüyü, yanlış olmadan doğruyu, olumlu olmadan olumsuzu, eksi kutup olmadan artı kutubu belirleyemeyeceğimiz gibi. Mutlak bir yargıya varıp İndirgeme pahasına da belirleyebilmek mümkün olamaz.


Bir gezegende insan için yaşam olmaması o gezegen için olumsuza indirgenemez. Hatta gezegen kendi sistemi içinde, kendi "sürekliliğini"? (gözlemlediğimiz süre dahilinde) sağladığından biz ona olumlu olarak ta bakabiliriz. 


Buradaki dikkat çekici husus anlaşılacağı üzere; neyi temel, referans aldığımız olmalıdır. Çıkarımlara, yargılara varırken elbet ki herkesin kaynak aldığı bir mihenk taşı bulunur. Herkesin mihenkinin aynı olmasını düşünmek zavallı bir acizlikten başka bir şey olamaz.


Öyleyse "gerçek tek'dir" diyebilir miyiz?



 Dünya ve güneş sistemimiz gibi kendimizi uyarladığımız sistemlerin dışında kalan sistemlerin ve yasaların, gözlemlenen sürelerdeki zaman kavramı ve yasalarına insan biyolojisinin döngüsündeki zaman kavramı ve yasaları gibi bakarak yorumlayıp doğada bir aktör olarak insan, su, bitki örtüsü gibi varlıkların sürekliliğini temel almamız, öz, töz olarak görüp çıkış noktası seçmemiz; bizi hiçbir zaman gerçeğe ulaştıracak yol olmayacaktır.


"Ahenk iddialarının çoğu savunucusu belirli bir zaman aralığında belirli tekrarlar ile gözlemlediklerini argüman olarak sunarak, bu zaman göreleliğini aldırış ederek yorumlayıp sonuç çıkartıyorlar. Onlara göre kainat bir ahenk içinde akıp gider. Agaç oksijen içindir. İnsan dünya için biricik ve imtiyazlıdır"


Evrimin ve akışın makro ölçekte bile ne yönde olacağı teorik olarak hesaplanabilmesi olası olsa da bunu anlamak için insan olarak bir maraton koşusunun ilk virajını bile aşmış degğiliz.


Büyük bir patlama ile tuz buz olan ve içindeki zerrelerinde sürekli bir değişim olan, o degişimler esnasında zerrelerin içinde sürekli yasaların değiştiği, zaman zaman organizmaların oluştuğu ve milyonlarca etki-tepki olaylarin sonucuyla oluşan bir kaosun içinde. İnsan organizmasının kainatı yorumlarken kendisine bir mihenk araması ne demektir?



Ahlak gibi altı boş bir kavramı açıklarken, belirginlige en yakın olan "kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma" tanımında dâhi yine baz alınan çıkış noktası insanın kendisidir.


"Başka insanı yemek yamyamlıktır. Bir balığı yemek ise faydalı"


Öyleyse varlığın, organizmanın mihen taşı nedir? Ne olmalıdır?


Besine ihtiyaç duyan bir organizma olarak bencil davranmadan "bütünü" mihenkimiz yapabilir miyiz?


Sürekliliğin olmadığı ölçütlere kendimizi uyarlamamamız engellerimizin, esaretimizin kaynağı mıdır? 


Bütün bu mana arayışı bizi nereye götürür?