"Benim fikrim böyle", "ben böyle düşünüyorum" çok fazla karşımıza çıkan iki cümle olmaya başladı. Kanılar, sanılar düşünce sayılır oldu. Bilen bilmeyen herkesin her şeyi söylemeyi bir hak olarak gördüğü bir zamandayız.
Bir kaos ortamında siyasetçiler, reklamcılar, din bezirganları, kişisel gelişimciler düşüncemiz üzerine büyük oyunlar oynuyorlar. Hakikat her kaba uyarlanabilir gibi davranıyorlar. Herkesin fikri değerlidir denilen bu tuhaf zamanda "saçmalıyorsun" diyemiyoruz hiç kimseye. Benim de özgür düşünme hakkım var demeye getiriyorlar ve "fikrim böyle" diye kestirip atıyorlar. Buna saygı duymamız bile bekleniyor.
Kişisel gelişimciler "sen her şeyden önemlisin, düşüncen her şeyden önemli" saçmalığıyla körüklüyorlar bu saçmalama ortamını.
Evrensel bir gerçekten yola çıkarak, bilimsel temellere dayandırılan bir hakikate ulaşanlar da var elbette. Ama saçmalayanların gözünde değersiz oluyor. Saçmalayan nereden yola çıkıyor derseniz, kendinden, uydurduklarından, kanılarından, yanlış bilgilerden yola çıkıyor ve saçma bir sonuca varıyor.
Düşünmenin değerinin azaldığı bir dönem bu dönem. Düşünmeyi yeniden öğrenmek gerekiyor. Aklı yok saymamamız gerekiyor. Herkesin fikri değerli değildir, herkesin sözü önemli değildir. Bunun bir ölçütünün olması gereklidir. Bu da akıl ve bilgidir. Ve baş cümle 'bilmiyorum' olmalıdır.
Düşünce özgürlüğü yanılsaması yaratıyor bu durun. Demokrasi var, isteyen istediğini düşünebilir ve hatta saçmalayabilire geliyor sonuç. Özellikle sağ cenahta Türkiye'nin geleceği hayal-plan-program bazında ele alındığında bu saçmalamaların geldiği noktayı da görebiliyoruz. Ayranı yok içmeye sözü tam da bu Saçmalamalara verilecek yanıt oluyor.
Bu bitimsiz kaostan çıkmanın tek yolu eğitim. Yani durum umutsuz. Kimse cehaletini sahiplenmiyor. Bu bir kısır döngü. Umarım çıkarız bu döngüden. Farkındalıkla işe başlayalım.