Yalnızlık kapatılamaz bir yara misali, kanar dur,ur.
Gözlerin mi bilmem,
Belki sözlerin,
bazen sen, en çok da hatta,
Kırmızı şarap dudakların ve korkunç dünyadaki müthiş çirkinlikleri kapatan sözlerin,
daha da büyütür yaralarımı.
Yalnızlık kapatılmaz biliyorum.
Senden bunu isteyemem,
Ve sen de yapamazsın zaten.
Yalnızlıklarımızı birleştirecek bir aşk, insanın ölüm korkusunu bile unutabileceği, belki sevebileceği, ölümü bile sevebileceği bir aşk.
Ancak ve ancak öyle bir aşk yalnızlıkları birleştirebilir, büyütebilir.
Bu çirkin dünyayı, bu çirkin insanları tek ve kocaman bir yalnızlık güzelleştirebilir.
Böyle bir dünyayı sen güzelleştirebilirsin.
Bilmem, gücün yeter mi? Bilmem cesaretin kayıp mı? Verecek sevgin kaldı mı?
Peki ya bundan önce verdiğin sevgiler, karşılığını alamadığın, asla ve asla, o çirkin sevgisiz sevgiler verecek sevgi bıraktı mı?
Böyle bir dünyayı sen bile güzelleştiremezsin!
Yalnızlığını veremezsin bana, katamazsın yalnızlığıma. Korkarsın. Bilirim, başkasının yalnızlığını kapatmak için varsın, ancak başkasının yalnızlıklarına ortak olamazsın.
Korkarsın, ve bilirim korkmaları.
Şimdi de özlemin,
büyütüyor yaralarımı.
Kapat yalnızlıklarımı.
Yaralarımı alma benden, istediğim bu değil.
Yarasız sevgi mi var sanki?
Senden bunu istemiyorum.
Yaralarını ver bana ve en çok da yaraların içindeki yalnızlıklarını göster bana.
Çünkü biliyorum, hissediyorsun
Senden başka kimse, hiç kimse
Göremez yaralarımı.
Ve benden başka kimse,
hiç kimse
göremez yalarını,
sevemez yalnızlıklarını,
korkar, kaçar.
ben yaralarını da sevdim,
yalnızlıklarını da gördüm.
Ve ben seni,
sadece seni sevdim.