Kaplan ağladı. Planları arasında yoktu ama bir anlık mecburiyet onu ağlatmıştı. Sebebi olmayan bir mecburiyetti bu, kötü talihinin getirdiği bir şeydi. Sonra ağlamayı kesip duvarı izledi. Duvarda hiç çatlak göremedi. Buna canı sıkıldı ve takım çantasından aldığı küçük keskiyi duvarın üzerinde gezdirerek çatlaklar oluşturdu. Sahte çatlaklar. Daha çok çizgi gibiydiler. İkisi arasında büyük fark vardı ama kaplan bunu önemsemedi. Mutfaktan aldığı su dolu şişeyi duvara fırlattı. Plastiğin gerçekte kırılamadığını düşünememişti. Pençelerini çıkardı, plastiği bir cam gibi hayal etti ve keskin olmayan pençelerini camın üzerinde gezdirdi. Cam, bir anlığına kırılmayı hissetse de bunu yapamadı. Kaplan sinirlendi ve camı duvara fırlattı. 


Duvar veya cam, ikisinden biri o sırada esneklik kazandı ve birbirlerini ittiler. Böylece duvardan sekerek kaplanın arkasındaki pencereden aşağı uçtu cam. Uçmanın zevkli olduğunu hissetti. Yalnız biraz sonra aşağıdaki çok uzun saçlı adamın tam kafasına iniş yaptı. Adamın saçları hayli yetenekliydi, yukarıdan gelen tehlikeyi doğru zamanda sezip tellerini yukarıda bir sarmaşık gibi birleştirerek adamın kel kafasını ezilmekten kurtardı. Kaplan bu olanlara güldü. 


Yine her şey sıradanlaştı. Kaplan, görüntüsünü yitirdi ve yetenekli saçlar ortadan kayboldu. Plastik ise kendini çöp kutusunda buldu. Az önce neredeyse çarpacağı adamı takip etmeyi düşündü. İçindeki suyu çöp kutusunun zeminine fışkırtarak kendini yukarı fırlattı. Etrafına bakındı ve az ileride bir arkadaşıyla ayaküstü konuşmakta olan adamı gördü. O sırada kaplan da merdivenlerden aşağı inmekteydi. 


Birbirini aynı anda dinleyen bu iki adam da ne söylediklerinin farkında değillerdi. Yalnızca anlamsız bir gürültüydü bu. Kelime bile yoktu çıkardıkları seslerde. Kaplan bunu uzaktan hissetse de tam olarak anlayamadı. Plastik bu ikiliye daha yakındı, belki o anlayabilirdi. Daha da yaklaştığı vakit kalan az miktardaki suyu adamın kel kafasına püskürttü ve adamın dikkatini çekti. Az önceki saçlar bu sefer koruyamamıştı onu. Plastik buna güldü ve kendini cama çevirdi. 


Kaplan, camı kokusundan takip etti ve çok geçmeden onu yakaladı. Uzun saçlı adamın da onunla birlikte olduğunu gördü. Fakat sonra cam ani bir hareketle havaya zıplayınca kaplan buna dayanamadı. O da hemen hışımla uçarak pençelerinden aldığı güçle cam şişeye müthiş bir vuruş gerçekleştirdi. Cam ivmelendi ve akıl almaz bir hızla kel adamın kafasına isabet etti. Bunun olmasıyla birlikte adamın tüm vücudu binbir cam kırığı hâlindeki minik parçalara ayrıldı. Tüm şehir bu kırılma sesiyle yankılandı. Diğer adam şaşkınlık içinde olanları izlerken şunu sordu: 


"Neden yaptın bunu?"


Kaplan ağlamaklı hâldeydi, adamı önemseyemedi. Yine de cevap verdi:


"İntihar etmek üzereydi. Kaderinde de bu vardı. Yaşamak onun için bir ızdırap gibiydi. Biraz önce ölmesi gerekiyordu ama saçları onu kurtardı. Belli ki biraz daha yaşamak istemişti. Yine de sonun yaklaşmakta olduğunu biliyordu."


Adam kafasını eğdi, gözleri donuklaşmaya başladı. Eski dostunun böylesi bir durumda olduğunu anlayamamıştı. Az önce konuştuklarını tekrar düşününce onu daha derinden hissetmeye çalıştı. 


"Az evvel ölmesi gerekiyordu." dedin. "Neden benimle konuştuğu sırada öldü?"


Kaplan gözyaşlarını tutamadı. Planları arasında yoktu ama anlık gelen bir mecburiyet onu ağlatıverdi. Kötü talihi yine yanı başındaydı. Adamın sorusunu anlamsız buldu. Eninde sonunda gerçekleşecek bir şey için bunun sorulması saçmaydı ona göre. Zamanın çok da önemli olmadığını düşünmüştü o sırada. Vücudu kasıldı. Bir pençesiyle elindeki şişeyi çizdi. Onu bir duvar gibi hayal etti sonra. Duvarda derin çatlaklar oluşturdu. Çatlaklardan suyu akıttı ve sular gözden kayboldu. 


"Seninle konuşmadan evvel ölümünü belki erteleyebileceğini düşünüyordu. Fakat sende bir şey gördü. Ona ölümü hatırlatıyordun. Sende kendi geleceğini gördü belki de. Çırpınıp duran fakat sonunda hiçbir şey olmayan geleceğiydi bu. Son ana değin onu durdurmayı istedim ama nihayetinde vazgeçti. İnsanlar böyledir. Bir zaman sonra çoğu şey biter."


Adam kaplanın melankolik biri olduğunu düşündü. Sonra yerdeki su şişesini gördü. İçinden akan su, yerde bir gülücük işareti oluşturmuştu. Ve sonra kaplan ona hiç beklemediği bir soru sordu:


"Eğer yeniden ölmek istersen beni düşünebilirsin. Sana kayıtsız davranmam. Ya da yeniden yaşamak. Bana göre ikisi de aynı. Dileklerini hissederim ve bunu senin için gerçekleştiririm. Arkadaşın için üzülme, bu kendi isteğiydi ve öyle olması gerekiyordu."


Kaplan bu sözlerden dolayı kendini filozof gibi davranmaya çalışan bir sahtekar suretinde hissetti. Tüm bu olanların önemsiz olduğunu düşünmek istedi ama plastik buna izin vermedi. Peşinden ses çıkararak yürümesi onu rahatsız ediyordu. Yine de buna karşılık hiçbir şey yapamadı. 


Sonra her şey sıradanlaştı. Kaplan, görüntüsünü yitirdi ve gülümseyen plastik ile birlikte günün yorgunluğunu atmak üzere evlerine çekildiler. Eve gidince duvarın iyice kırılmış olduğunu gördüler. Ve sonunda bu kırıktan içeri girerek derin bir uykuya daldılar.