Kar,

Güneşin sıcaklığını sorduğunda,

Uçsuz bucaksız ovaya daldığında,

Kanla yoğrulan yüreği andığında,

İnce ince düşerken şu yürek yanar.

Bu gece penceremden benim kar yağar.


Kar,

Bir ezgidir gecede bütün kuşlara.

Bu yerde bu dağlara bu dallara.

Tek sensin ulaşamadığı yara.

Yavaş yavaş süzülürken anılar,

Bu gece penceremden benim kar yağar.


Kar,

Derin bir okyanustur bana,

Sandalımda hep aynı yama,

Küreğim kayından ama paramparça.

Ederken sandalım intihar,

Geceden pencereme benim kar yağar.


Kar,

Her yere giydirdi bir kefen.

Ne sen ne ben ne de bir seven,

Geçemez artık merhametten.

Ölülerin kaldırımıyken zaman,

Onca yağan kar unutturur sanmıştım yüzünü.

Meğer yüzün değil sesinmiş beni yakan.


Kar,

Artık habercisidir gelen baharın.

Yolcusu olmuştur bir dağın.

Geçitvermez patikaların,

Sürüklerken uçuruma beni kadın.

Yüreğimdeki baskın ne kızgındır ne yorgun,

Yalnızca elem sıkan bir garip kurşun.



Çiçeği burnunda tüterdim ben oysa,

Çiçeğin burnumda tüterdi oysa.