Kışın, kar yağan sessiz şehrin ıssız sokaklarında eve doğru giderken bir yandan da kafasındaki garip ama gerçek düşüncelerle boğuşan bir adam. Uzun boylu iri yarı bir adam. İnsan merak ediliyor gerçekten, adamcağızı bu kadar meşgul eden nedir kafasını bile kaldırmıyor etrafına bakınmak için zaten kafasını kaldırsa da pek bir şey görmeyecek. Bir kaç tane çöp kutusu yanında iki üç kedi, birçok beton topluluğu. Şu kedilerde adamcağız kadar zavallı bir kaç lokma için çöp çöp geziyor ne kadar acınası de mi? Nasıl yaşadığını bile anlamayacak hop ordan oraya, şu çöpten bu çöpe, eğer tatlı gözükürse insanlara biraz sevilir sonra tekrar çöp çöp dolaşmaya başlar. İnsanlar tarafından sevilmesi kedileri ne kadar üzer Allah bilir.

Ne kadar acınası şu kediler illaki akıllarının bir köşesinde kalır insanlar, üzülür elbette ne kadar çok insan gördü hepsi uzaktan veya yakından bir sevgi gösterdiler gösterdikleri sevgi kedinin aklında ama şimdi o insanlar nerdeler? Kaç tanesi o kediyi hatırlıyor? Ah zavallılar aynı sevgileri kaç kediye gösterdiklerini bir bilseler kahrından oracıkta can verirler. Bizim zavallı adam tam köşeyi dönecekken kafasını kaldırdı etrafına, yağan kara ve gökyüzüne bakındı suratını bir andan bir mutluluk kapladı. Bir anda kafasındaki tüm düşünceler gitmiş gibiydi adete bir melek görmüş gibi büyülenmişti kar yağışını görünce. Ağzında bir anda bir kaç damla kan geldi ve iyice şiddetlendi adam yere yığıldı ve karların üstünü kıpkırmızı bir kan bürüdü zavallı adamcağız oracıkta canından oldu.