Yürüyorum, 

Vicdanları buz tutmuş mahluklara çarparak,

Isıtarak ve yararak geçiyorum kalabalıkları.

Ölüme savaş açmışçasına

Dik tutuyorum başımı.

İdealist bir siyasi mahkumun inancıyla,

Sehpaya yürürken içinde kımıldayan meşrutiyetle.


Her adımda mermiler yağdırıyorum

İnsanlığını, duygularını

Banknotlarla ve medeniyetle törpülemiş olanlara.

Otobüs durağında kulaklarını devirmiş

Tokluğun mutluluğu ile yatan köpeğe

Gülümsemeyi ihmal etmeden.

Lambası yanmakta güçlük çeken 

Sokağın köşesinde melül bir anının 

Sancısına göğüs geriyorum, parçalanıyor kaburgalarım. 


Yüreğimin, bedenimi ayakta tutmaktan

Başka ödevi kabullenmediği,

Ellerimi ve sevgilinin 

Yüreğini ısıtmak mârifetinin dumur ettiği 

İçinde hınçlar biriktirdiği

Büyük kara çıbanlarla 

Tir tir titreten ızdırapla 

Çekip kurtarılmak, 

Hasret ve keder kaplı bu soğuktan

Göz açtırmayan sancılardan.


Yenilmek, düşmek bilmez 

Kafatasında tıkırdayıp duran 

Şu merak ki; 

Aşkın incinmez, acımaz, çirkef sızısı.

Bir çift göz benim nefti ve meyilli, 

Hüzün ve kedere

Elzem olan mülaki


Dokunmak arzusu baş vermekte,

Bir yaprağa yahut bir tene.

Anlaşılmak,

Bir kaleme yahut bir köpeğe.

Kışın bulutların arasından açan güneşe, 

Okşayarak ve gülümseyerek. 

Hatırlanmak, 

Fakat yaşamanın tadına erdiren

Teninde şevkle karşıladığın 

Serin imbatlarla değil,

Isınacak bir avuç aratan ellerine,

Saklanacak bir cep, 

Yanaklarını kurutan

Zemherinin ayazında,

Korkulukların üzerine biriken karlarla hatırlanmak...


Bu sevda denen mübrem hissi 

Yettiğince yüreğiyle,

Yetiremediğinde omzunda,

Taşımalı dirayetle.

Kimsesiz evladın babasının tabutunu taşırcasına,

Ezilmeli altında

Fakat düşürmemeli yere, 

Düşmemeli...

Düşme...