koca evrenin içinde, ufak bir karanlık benim için kanatlarını açmış. bu karanlık tüm evreni kaplayacak kadar büyük, beni kalbinin bir köşesinde saklayamayacak kadar ufaktı.
kulağımda bir melodi, daha önce hiç duymadığım. bir o kadar da tanıdık gelen. her attığım adımda daha da yakınlaşıyordu. karanlığın içinde ilerledikçe buna kalbimin atışları eşlik etmeye başlıyordu.
kaybolmuştum. sonu gelmiyordu. çaresizdim. yorulmuştum. karanlığın melodisine her adımda ulaşacağımı sanıyorken her kapı yüzüme kapanıyordu. sanki her adımım kendi içimdeki çıkmazlarıma açılıyordu.
aydınlık soluyor. kafamın içi susmuyor. melodi kulağımı çınlatmaya başlıyor. kendi içimde kaçacak yer arıyorum, karanlığın sonsuzluğunda ise bir çıkış. ne kendimden kaçabiliyorum ne karanlıktan bir çıkış yolu bulabiliyorum.
nefesim kesiliyor, gözlerim kapanıyor, kalbimin gümbürtüsü suskunlaşıyor. ruhum bedenimden ayrılıyor. tüm bedenimi kapladığını düşündüğüm sızı, ruhumla birlikte uzaklaşıyor.
karanlığın melodisinde kayboluyor ruhum, ardında koca bir enkaz bırakarak.
Safa akgün
2023-08-31T00:22:11+03:00Enkazlardan bizi biz yapanlar çıkıyor. Enkaz değil yeni bir doğuş gibiyiz aslında. Bunu anlayan anka kuşlarıyız. Daha uçamadık ama kanatlarımız var.