Ey çukurda doğup kendini zirvede sananlar,
Sizin varlığınız, insan olmanın yüz karasıdır. Toprağa ayak basan her adımınız, dünyayı kirletmekten başka bir şey değil. Soluduğunuz her nefes, başkalarının hayatından çalınan bir nefes. Siz ki ihaneti sanat, yalanı şiar edinmişsiniz; tüm bunları yaparken yüzünüzdeki o alaycı gülümseme, yalnızca sefaletinizin nişanesidir. Sizin başınızı göğe kaldırdığınız her an, orada gördüğünüz sadece kendi karanlığınız olacak. Çünkü o karanlık, size ait. Yıkımlarınızın, çürümüş ruhlarınızın, üstünü örtemediğiniz acizliklerinizin aynasıdır. Siz çirkinliği maske diyip takarken, saf olanı kirlettiğinizi sandınız ama saf olan size ait olmadı, olamazdı da. Dik duruyorsunuz ya hani? Hadi! Gökyüzüne bakın ve kendi pisliğinizin ağırlığını sırtınızda hissedin. O eğilmeyen başlarınız, ihanetinizin yüküyle bükülene kadar bekleyeceğim. Çünkü bu dünya size borçlu değil; siz, ona verecek hiçbir şeyiniz ola-madığı halde bile bile hep çaldınız. Benim suskunluğum korku değil, sizi yok saymanın en asil halidir. Siz ne kadar bağırırsanız bağırın, sizin sesiniz yankılanmaz. Çünkü sizin her kelimeniz çürümüş bir daldan kopan bir yaprak gibi değersizdir. Zira, insan olmayan bir suretten çıkan ses, yalnızca boşluğa düşer. Şimdi itaatkarlıklarınızdan söz edin! O baş eğenler var ya, onlar da sizinle birlikte karanlığa gömülecek. Siz lider değil, yalnızca bir çukurun dibinde kalabalık toplamış bir zavallısınız. Çürümüşlüğünüzü alkışlayan her el, sizi kahraman sana her göz, sizinle birlikte mahvolacak. Çünkü çamurda doğan, çamurda ölür. Ve ben burdayım, her düşüşünüzü, her yalvarışınızı izleyen bir sessizlik olarak. Benim kelimelerim zehir değil; çünkü sizin gibiler zaten zehirli. Zira kendi varlığınız, kendi yok oluşunuzun garantisidir. Unutmayın! gün gelir o kibirli başlarınız taş gibi yere vurur. Ve o gün, sizin ihanetlerinizin bedelini ödemeye başladığınız ilk gün olacak. Hiçbir söz, hiçbir gözyaşı sizi kurtarmaz. Çünkü sizin adınız iblis.