Yüreğimin yamacına oturdum, ayaklarımı aşağı sallandırdım. Geceyi yakalamışım, rüzgar dolmuş ciğerimin yelkenlerine, tutmayın! Uçacağım. Tüm deliklerine rağmen ay uçabiliyor, mesafelerine rağmen denize dokunabiliyor. Ben de bu yamaçtan başka hayatların kıyılarına vurabilirim. Karanlığın dingin havasında elle tutulamayan bir cesaret var. Beni sana inandırıyor. Dudaklarım yukarı kıvrılıyor. Kollarım yüklerini gündüzde bırakmış, hiç zorlanmadan yükseliyor. Ve alçalıyor. Bir kanat gibi açılıp bir yüzgeç gibi süzülebilir. Bu benim gecem ve gölgelerim, hem deniz hem gök. Belki var belki yok. Yıldızların beni izlediğine inanıyorum. Avcı takımyıldızı beni gösteriyor, görüyor musun? Kıvrılan dudaklarım işi iyice abartıp bir kahkaha koyveriyor. Görmemen benim için önem arz etmiyor. Hala anlamıyor musun? Bu karanlık benim. Serin akşama derin bir nefes bırakıyorum, ciğerlerimin dumanı tütüyor. Geceme gece kattım. Varlığımın çok matah bir anlam ifade edişinden değil, sadece var oluşumdan. Bunu bir heykel olarak da yapmıyorum. Ben geceyim, gündüze dönüyorum. Bir ağacım, tohumlarımdan filizleniyorum. Yeri geldiğinde toprağa karışıyorum. Buharmışım, kuşmuşum, baharmışım… Bir kıyıyı sarmışım. Beni taç yapraklarda bulabilirsin. Bir çiy gibi konabilirim kalbine. Mevsim mi değişti? Takılırım bir kuşun yelkenine. Dost yuvalara uğrarım. Tüyden yapraklarım beni donmaktan kurtaracak. Ben esmek için varım. Seninle ya da sensiz. Burası benim diyarım.