Etrafa yayılmış çıplak insanlar... Kimi tam olarak haşrolmuş, kimi eksik. Kayıp uzuvlar, ruhlarını yitirmiş bedenler.

Sayısız şarap nehri akıyor, kan kırmızı.

Kadehler hiç boşalmıyor, şeytanlar hiç susmuyor. İnsanların yanında iblisler, kaybolmuş vadedilen huriler.

Boynuzlarını geçiriyorlar yanlarında duranlara, şölen veriliyor burada. İfritler eğleniyor, insanlar kızarıyor.

Ne güneş var burada ne de yıldızlar.

Karanlıklar üstüne karanlıklar.

Döşeklere çakılı kazıklar, kazıkların üzerinde yatan insanlar. Cehennemin kapıları mühürlenmiş, zebaniler zincirlerinden kurtulmuş. Gören oldu mu melekleri? İsrafil'i? Mikail'i? Azrail ya da Cebrail'i? İşte Malik duruyor şurada! Cehennemin gaddar bekçisi! Yeşil çayırlarda koşuyor insanlar, doğdukları gün gibi savunmasız, peşlerinde şeytanlar! Oysa şeytanlarla birlikte uyudu hayattayken onlar, şimdi neden kaçıyorlar? Dünya taşa döneli insanlar aldı ellerine defterlerini. Gördü gözler neler yaptığını ellerin. Kulaklar duydu, iblisler şahitlik etti! Yeşil çayırlar kopmuş uzuvlarla dolu, kimi dik kalmış, başları kırmızı gelincikler gibi. Takılıp düşenler var, koca gövdeleriyle yuvarlananlar ki onlar yöneticilerdir! Ensesi de kalındır gıdıkları gibi. Cennet vaadi ile terazilerle oynayanlar işte oradalar! Boyunlarında demir halkalar! Siyasetçiler, dilleri yere değiyor, dolaşıyor ayaklarına. Günler hiç bitmez burada; zebaniler, ellerinde zincirler.

Dövüyor kızgın demir yumuşak insan etlerini. Çığlıklar hiç dinmez burada, burada ayrılır kemikler etten ve tekrar birleşir kemik ve taze et! Uyan! Buranın adı Karanlık Cennet!