Normalde hep karamsar şeyler yazarım. İçimdeki karanlığın grileşmeye başladığını hissediyorum. Karanlık bir yanım var. Herkesin olduğu gibi karamsar bir yanım. Ama hayat o kadar da karanlık tarafımızla yaşamaya uygun bir yer değil. Çünkü hayat yeterince karanlık ve bizim onu aydınlatmaya olmasa da sanırım gri yapmamıza ihtiyacı var. Hayatımın uzunca bir dönemini hayatın anlamını aramakla geçirdim. Karanlık olduğuna inandım, bulamadığım cevaplar yüzünden. Evet, hayat karanlık ve karmaşık. Hiçbirimizin çözemeyeceği bilmecelerle dolu. Sorgulanmaya ve çözülmeye ihtiyacı var. Ama karanlık olan bir şeyi çözmek için biraz beyaza ihtiyacımız var. Sanırım bu beyaz şey yaşayan insanlar. Karanlık olan şeyi çözemeyeceğimiz gibi tamamı ile aydınlatmamız da imkansız tabii. Ama en azından kendi hayatlarımızı aydınlatmak yapmamız gereken tek şey bu hayatta. Önce kendimizi tanımak, sonra kendimizi kabullenmek ve en sonunda aydınlatmak. Hepimiz zor hayatlar yaşıyoruz. Bu zorluğun nedeni hepimiz için farklı nedenler. Görevi başarıyla tamamlamak için ölene kadar hayatta kalmak zorundayız. Sanırım hayatın anlamı, yaşam savaşımız. Uzun süredir, gerçekten uzun süredir, zor şeyler yaşadım kendi hayatım içinde. Üstesinden geldim mi, tartışılır. Ama en azından biraz grileştirdim. Kendimize söylemeyi unuttuğumuz bir şeyler var. Kendimi seviyorum, kendimi kabulleniyorum, kendime saygı duyuyorum ve kendimle gurur duyuyorum. Bunların eksikliği karanlığa siyah boya sürüyor. Bizi yoruyor. İyi olmak zorunda değiliz. Ama kötü şeyler yapmamız yasak aslında. Hayatı siyaha boyamak yasaklanmalı. Bu ne çeşit siyah boyayla olursa olsun. Kimisinin siyahı yalandan, kimisinin siyahı cinayetten rengini alıyor. Ama sonuç aynı: Siyah boyayı hayatın duvarlarına sürmek. Hepimiz kendi hayatımızın duvarlarını siyaha boyamaktan vazgeçmeliyiz. Ben vazgeçtim. Size de tavsiye ederim.