Gün

Hiç bu kadar “gün” olmamıştı

Hiç bu kadar renksiz

Hiç denizsiz

Hiç anısız, ansız kalmamıştı

 

Mevsimlerden

Ne yazdı

Ne kış

Ne ilkbahar

Ne de son

Vakitlerden

Ne sabah

Ne öğle

Ne de akşam

Saat duvarda asılıydı hâlâ ama

Bir anda gözden düşmüştü

Bilek terli

Bileklikten bozma saat anlamsız

Zaman

İlk defa bu kadar belirsizdi

Zaman

İlk defa 5 harften ibaretti


Öylesine doğmuş güneş

Öylesine sorumsuz, huysuz ve tembel

Gökyüzü

Ne aydınlık

Ne karanlık

Ne de loş

Hava

Ne soğuk

Ne sıcak

Ne de ılık

Tüm güç ondaydı

Sadece yeşil gözlü olanları ısıttı

Sadece beyaz tenli olanları aydınlattı

Güçlü, kibirli, ırkçı

Güneş

Hiç bu kadar “güneş” olmamıştı


Rüzgar

Pervasız, vurdumduymaz, özgür

Dalga geçercesine

Savuruyor yaprakları

Başları dönene kadar

Sürüklüyor

Tel tel olana kadar

Ne doğudan

Ne batıdan

Ne güney

Ne kuzey

Ne de bunların arasından bir yerden

Genç kızların saçlarından esiyor

Asi, hoyrat, sarkıntı

Rüzgar

Hiç bu kadar “rüzgar” olmamıştı


Gün hiçbir zaman

Sadece dün olarak kalmamıştı.