Aşırılıklardan kaçınmayı öğütleyen Sokrates, fikirlerine öylesine inanıyordu, onları takip etmeye öyle kararlıydı ki, uğurlarında ölüm cezasını bile göğüsledi. İnsanlık tarihinin en bilinen kararlılıklarından biri... Bu bir aşırılık mı peki? Fikirlerimizi savunmanın ya da inandığımız yolda gitmenin bir sınırı olmalı mı? Eğer olacaksa canımızı koruma gayesi uygun bir nokta değil miydi gayet? Herhalde bu büyük adama göre, değildi... Veya kararlı olmak, sadece kararlı olmak olarak iyi midir? Hitler'i de "O zor iklim koşullarına rağmen Rusya'ya girecek kadar kararlıydı." diye en azından kararlı olması bakımından övecek miyiz? Peki ya Sisifos? Gerçekten Camus'nün dediği gibi sadece mutlu olarak hayal edilirse mi ikna olabilir, ancak o zaman mı katlanabilir, devam edebilir yaptığı işe?


"Kararlı olmak" denince zihnimde hemen beliren ikinci bir özellik daha var: Psikolojik sağlamlık... Bu yüzden belki daha çok bunun üzerinden tartışmaya çalışacağım.


Bir insan gerçekten psikolojik olarak güçlü değilse, ayakları bu anlamda yere sağlam basmıyorsa kararlı olduğu söylenebilir mi? Ya da buna uygun davranışlar sergileyebilir mi? Gelen olumsuz reaksiyonlardan (sözel veya hayatın kendisinden gelen soyut tepkiler olarak, farketmez) kolay etkilenen ya da bunları pozitif yeniliklere dönüştürüp önüne katamayan bir insan ne kadar sürdürebilir kararlılığını? Peki bu mental dayanıklılık yeterli mi aradığımız sıfatı hak etmek için?


Hayatımızda kaç kez ciddi anlamda kararlı bir duruş sergileyebiliriz? Ya da böyle bir profille bir ömür sürülebilir mi? Geri adım atmak zedeler mı bu karakterimizi? Kendi fikirlerimize, arzularımıza bir noktada ket vurup duruşumuzdan taviz vermeyi bilmek mi daha doğru olan, yoksa sonuna kadar gitmek mi?


Birçok büyük liderden, komutanlardan, politikacılardan, sporculardan, rekabet veya mücadele içeren işleri yapan insanlardan onlarca örnek gelebilir aklımıza kararlı olmayı tavsiye eden. Hiçbir şeyin bizi yolumuzdan edemeyeceği fikri... Çok açık bir şekilde egomuzla ilgili değil mi bu? " 'Bana' bir şey yapamaz engeller!" İnsan işte... Böyle küçük nüanslarla koruyor egosunu çoğu zaman...


Peki, hayata bazen "Sen büyüksün." desek ne olur? Ciddi şekilde zaman ve enerji tasarrufu yapmış olur muyuz? Muhtemelen... Fakat elimizde kalan bu enerji ve zaman fazlasıyla ne yapacağız? İnandığımız değerlere başka bir kanaldan yürümeyecek miyiz yine? Bunu yapmazsak ne anlamı kalır ki elde ettiğimiz tasarrufun? Yaparsak da, sonuç olarak, ön kabulümüzde bir şey değişmiş olmuyor. Yine ikna olduğumuz bir şeye, gidebildiğimiz bir noktaya kadar ilerlemiş oluyoruz. Belki de makul değerler bulmak gereklidir aşılmaması gereken... Söz gelimi, bir mücadele fiziksel sağlığımıza zarar vermeye başladığında bırakmak gibi.


Bana kalırsa, en azından kararlı durabilmek için, istikrarla istediği şeye çabalayabilmek için mental gücünü artırmaya çalışmalı insan. Bazen direnebilecek, fırsat varsa direnmenin ötesine geçip ileri gidebilecek gücümüz olsun ki karar verebilecek konumda olabilelim. Kararlılığı sürdürme ya da bırakma kararı yani...

Bu mental dayanıklılık bize ciddi avantaj sağlayabilir evet. Ne büyük özellik... Önüne çıkan engeli yok sayma, seni geriye iten şeyleri görmezden gelip ileri devam etme... Her zaman kullanmak zorunda değiliz. Ama bunu yapabiliyor olmak son derece hayatî olabiliyor kimi zaman. Kararlılık da oldukça merkezî bir yer işgal edebiliyor uğraş sürecinde. Bu özelliği geliştirmek için yapılabilecek olanları tartışmayacağım. Fakat iyi ki bu özellik varmış Sokrates'te. İyi ki varmış da onu kaybederken bile bir şeyler öğrenebilmiş, fikirlerin bu seviyede bile savunulabileceğini görmüş insanlık.