Şuan bu satırları okuyan sana yazıyorum..

hayat bazen dipsiz bir kuyu, bazen namluya çok yakın olduğun bir ikilem, bazen hiç sevilmediğini ve görülmediğini sandığın bir düzlem

bazen koskocaman salona sığamamak,

bazen kaçtıkça sobelendiğin yalnızlığın,

bazende yalnızlık sandığın kendinsin...

bu satırlarda kendini bulan sana yazıyorum.

Bugün ne yedin ?

yarın ne yiyeceksin ?

üzerini ince mi giydin dışarıda hava buz!

bir zihin ve bir kalp için önemlisin 

bu soruyu sormuştun ama sen birkaç kez sorabilirsin,bende birkaç kez anlatabilirim 

Bazen beni yaralıyorsun,bazen seni yaralıyorum 

işte gerçeklik yaralar

ama 

şuan bu satırları okuyan sana yazıyorum bizi bu kalpte ancak sevgi onarır..

merhametten dört köşe olmuş, dünyanın 

siyahıyla henüz aşık atamayan,inandığı her insana kanmayı seçen ancak otoyolun ortasında hıçkıra hıçkıra ağlayan bizi bir sarılmak onarır.

gidecek başka yer değil sığınacak başka göz bulamadığımızda bizi ancak bizim bakışlarımız sarar.

herkesin dikenimizden kaçtığı pürüzleri biz usulca törpüleriz.

şuan bu satırları okuyan sana yazıyorum

allığı ve kırmızıyı fazla kaçırman sana çok yakışıyor!

heyecanlandığında yavaş konuştuğunu ve hatta sustuğunu bilmeyen sana yazıyorum 

umarım mutluluk seni hep heyecanlandırsın 

tüm yazım yanlışlarını düzeltirken cümleye “şey “ diye tatlı bir giriş yapan ahu gözlü sana yazıyorum.

ben bir insanı güldürebildiğimi bilmezdim,ben gökkuşağının renklerini bilmezdim ,ben yaralayan gerçeklikte yalnızlığı bilirdim 

bugün geldin ve ben kalabalık oldum…

Evet sana yazıyorum 

çok yaşa!

toz var hapşurursun bilirim 

ama sen hep çok yaşa 

bende seninle yaşadığımı anlıyorum ..