Lapa lapa kar yağıyor dışarıda. Rüzgârsız, serin, tatlı bir hava. Ölmek için pek uygun değil. Sevişmek için fazla soğuk. Okumak güzeldir bu havada. Pencereyi biraz açın, bir sigara ve bir kahve alın, gerçi ben sıcak çikolatayı tercih ederim. Bir Dostoyevski romanı indirin tozlu raflardan. O meşhur Saint-Petersburg soğuğunu hem okuyun hem hissedin. Karakterin içsel çatışmalarına geldiğinizde sigaradan bir nefes alın, başınızı kaldırıp boş duvarlara göz gezdirin. Kahveniz bitince ayağa kalkın, pencere pervazından bir avuç kar alıp kapatın pencereyi. Sıkın avucunuzu sıkabildiğiniz kadar. Su damlaları halıya düşsün birer birer. Eliniz soğuktan uyuşunca kalorifer peteğine yapıştırın. Sıcaklığı hissedin tüm avucunuzla.
Köşenize geçip oturun şimdi. Dışarıyı seyredin. Yürümek pek zevklidir bu havada. Hele de sigara içmek. Öyle iki parmağınızın arasına kıstırıp içemezsiniz ama. Baş parmağınız ve orta parmağınızla ucundan yakalamalı, avucunuzla da perde yapmalısınız. Diğer türlü ıslanır çünkü.
Çocuklar dışarı çıkmıştır hemen. Kar topu oynar, bağırıp çağrışırlar. Burunları durmadan akar. Kollarının tersiyle silerler soğuktan kıpkırmızı kesilmiş burunlarını. Bakın onlara ve yaşamanın ne denli keyifli olduğunu görün. Tebessüm edin biraz. Oyunlarına katılıp bir iki kar topu da siz atıverin. Her atışınızda da haykırın, "Ben varım!" diye.
Yavaştan akşam olmuştur. Kar hızlanır artık. İşçiler evlerine döner. Paltolarının yakalarını kaldırır, ellerini ovuşturur, sık sık ağızlarına götürüp kuru nefesleriyle ısıtmaya çalışırlar. Eldivenleri yoktur. Ayakkabıları eskidir. Çorapları da ıslanmıştır. Hızlı hızlı yürürler. Evin sıcaklığını, taze pişmiş çorbanın kokusunu ve çocuklarının yüzlerini tahayyül ederek bir an önce eve varmaya çalışırlar. Halbuki eve varınca bütün bunlar akıllarından çıkar. Çorba geç konmuştur ocağa, evin içi soğuktur, çocuklar kavga ediyordur... Bakın onlara. Daha yakından ve dikkatlice bakın. Yaşayamayan bu insanlara bakın. Birbirlerinin aynı olan bu insanlar, yine birbirlerinin aynı olan günleri hep aynı şekilde yaşarlar. Öyle çok gülmezler. Sinirlidirler her daim. Pek konuşmayı da sevmezler. Okuyup düşünmek de onlara uzaktır. Onlar aslında 'yoklar!' Var olmanın o dayanılmaz ağırlığını hiç hissetmemişlerdir.
Şimdi de gözlerinizi parka çevirin: Başında kasketi, elinde bastonu, ağarmış sakallarıyla belki soğuktan belki yalnızlıktan titreyen yaşlılara. Onlara biraz dikkat ederseniz, insanın yaşama umudunu ve azmini görürsünüz. Çünkü onlar bilirler filmin sonuna geldiklerini. Ama yine de yaşama sımsıkı tutunmuşlardır. Ve her geçen gün bu ipe daha sıkı yapışırlar. Bitmesini hiç mi hiç istemezler. Bol bol kahkaha atarlar. Çocuklar kadar mutludurlar. Geçmişin pişmanlığından bir an olsun kurtulamazlar fakat geleceğe dair hiçbir endişeleri yoktur. Anı yaşamayı öğrenmişlerdir ama geç kaldıklarının farkındadırlar.
Artık onlar da evlerinin yolunu tutmaya, yalnızlıkla dolu mağaralarına çekilmeye başlarlar. Yaşayamamanın pişmanlığı içerisinde ağır ağır giderler evlerine.
Hava artık soğumaya başlamıştır. Eve gitmenin tam sırasıdır. Bira alacaksanız yanına mutlaka çerez ve cips de almalısınız. Sıcak köşenizde, sokak lambasının ışığı altında birbirlerine çarpmamak için zikzaklar çizerek düşen kar tanelerini izlerken biranızı yudumlamak pek keyiflidir.
Gökyüzü aydınlıktır. Caddeler kalabalıktır. Korna sesleri, fren çığlıkları, ambulans sirenleri... Aceleyle koşturan insanların arasında yürümek bir ızdıraptır bu havada. Kaçırdığı otobüse küfredenler, durağa koşuşturanlar, soğuktan titreyenler, dilenciler, düzenbazlar... Yaşamayan bunca insanın arasında, yüzünüze düşen kar tanelerini hissetmek, bu anın keyfini çıkarmak ve gülmek çok zordur. Bunca asık suratlı kölenin arasında gülümsemek çok zordur.
Vakit geç oldu artık. İyisi mi siz uyuyun. Her şeyi boş verin ve uyuyun. Kölelikten azat olabildiğiniz bu kısacık zamanın tadının çıkararak uyuyun. Başınızı yastığa koyduğunuzda tanrınızdan para ya da aşk dilenmeyin bu gece. Bir daha uyanmamayı dileyin. Özgürlüğe kavuşmayı dileyin. Sonsuza kadar uyuyabilmek için, yarattığınız o varlığa uyuyana kadar yalvarın. Belki dualarınız kabul olur. Kim bilir?..
Kenan Birkan
2021-12-27T05:32:23+03:00İçimi ısıtan bir yazı oldu. Keyifle okudum, son kısım da saçma değildi ayrıca. 👌🏼👌🏼
Acemi Elma
2021-12-25T23:25:21+03:00Hoşunuza gitmesine sevindim. Kıymetli yorumlarınız için de teşekkür ediyorum.
Adile Gültekin
2021-12-25T22:12:10+03:00Ben saçma bulmadım hic nedense çok farklı bi bakış açısı o yüzden herkes anlamayabilir. Sanki böyle acının mizahı gibi bisey tam anlatamadım ama düzenle alay eder gibisiniz tuhaf ve acayip hoşuma gitti ama 😊
Acemi Elma
2021-12-25T22:07:58+03:00En saçma kısmı aslında son paragraftı ama kimsenin zevklerine karışamam. Böylesine saçma bir yazıyı bile okuyacak ve beğencek birileri çıkıyor işte.
Adile Gültekin
2021-12-25T21:44:52+03:00Cok güzel bi yazı özellikle son paragrafı çok sevdim.