geçmiş ve gelecek ile uğraşmak öylesine büyük bir eziyettir ki bizler için; bu bir kırbaçla kara tahtaya yazı yazmaya benzer, hiçbir darbenin tahtada karşılığı yoktur çiziklerden başka. onlarla ilgili hiçbir fikrin maddi bir tezahürü olamayacağı gibi. peki ya neden hala yapamayız onları düşünmeden, planlamadan.. pişmanlık ve kaygı duygularını kısık ateşte pişirir gibi neden eririz daha da içlerine? sahi hangi baharın hatrı kalmıştır koca bi' ömürde? geçmişe böyle hasret duymak, onunla bir sevda ilişkisi kurmak ruhumuz için ne kadar doğrudur. hangi kara kışın tedirginliğiyle buz kesileceğimizi sanıp sanrılar yaşarız, geleceğe dair yumruğunu sıkmış bu tavrımız nedendir? bunun sebebi belki de bugünü doğru yaşamadığımız içindir.


sevmediğimiz bir dünyada yaşıyoruz hepimiz. kimsenin bu bütüne karşı bir merhameti yok içinde. doğru yaşayamıyor. yanlışların pişmanlığına ve kaygısına yenik düşüyoruz. herkesin güvendiği sayılı insan varken, bazıları kendine bile güvenemezken nasıl sığacağız bu koca mavi yuvarlağa, nasıl sen ben demekten vazgeçip, dünü yarını ayırt etmeden bugüne odaklanacağız? hoşgörü ve merhamet bazen fazla masum kalıyor, ve insan çoğu zaman karanlık tarafında yalnız yaşıyor.