Güneş battığında karanlıkla savaşır insan. Çünkü gün ışığı kadar yalın ve çıplak değildir karanlık. Disipline edemeyiz. Bu yüzden korkarız yarattığı etkiden, nedensiz korumaya çalışırız kendimizi, karanlığa hapsolmaktan deli gibi kaçariz. Neden?? Öğretilmiş çaresizlik tam olarak. Gün ışığı karanlığa bırakıyor yerini. Hüküm kurma sırası zifiri karanlıkta. Alaca bir soğuk, gerginlik ve şiddetli bir kalp çarpıntısı sarmaliyor bedenini. Sahte ışıklar karanlıkla dans ediyor. Derin bir nefes alıyorsun içine işliyor karanlık.. milyonlarca yıldız arasından karanlık yine de el sallıyor sana. Bak burdayım diyor. Alçak gönüllülükle zifiri karanlığı bedenine davet ediyosun. Hafifçe gülümsüyorsun. Arkada evgeny grinko çalıyor. Karanlığa rağmen içini yine de karanlıktan alıkoyan bir şey var. Anlam veremiyorsun gülümseyerek karanlığa teslim oluyorsun. Hislerin senden izinsiz başla alemlerde dolanıyor, durduramıyosun. Beklemeye almışsın gülüşlerini.. zihninde kelimeler dans ediyor. Boğazına bir yumru oturuyor yutkundukça batıyor. Hırslı karanlık, canını yakmaya yeminli.biliyosun, biliyorum. İçindeki çocuk sadakatini yitirmiş yavaşça tüketiyor uzuvlarını. Bu kez sıcaklık yılan gibi süzülüyor yanaklarından. İçindeki çocuğa, hislerine, gülüşlerine, gözyaşlarına tüm benliğinle izin veriyorsun.
Hayatında seni parçalayan ne varsa bir tohum olarak düşmüş ellerine. Almışsın o tohumları dikmişsin o yeşilliğin içine. Çok çabalamış, uğraşmış koskocaman bir ağaç yetiştirmeyi becermişsin. Abluka altına almışsın ağacını. Hiçbir balta kesemez ağacını, hiçbir rüzgar yıkamaz, yabancı hiçbir şeyin girmesine izin veremez. Şimdi mucize ağaç, o ağacın dallarına salıncak kurma zamanı.