beni kendine çeken yerin ağırlığı
ama gök uçuşan bir kelebeğe dar bugünlerde
şu toplanan kalabalığa bakın
incinen kalbimden kederler serpilmekte üzerlerine
yas, tüm yaşayanların toplamından akıveriyor kirli mecralara
onlar çektikçe ben daha da yaklaşıyorum tanrı'ya
yerdekiler şimdi küçük birer böcek
değişen kararla karışmak için kaynayan kalabalığa
her kuşku bir cehennem parodisi...
olsun
aralarındayım işte
tekinsiz olanlardan biri koluma girip bir şeyler fısıldıyor
tükürüyorum yüzüne bir şey anlamadan ayrılıyor ve uzaklaşıyor
sofadan kurumuş otlara bakıyorum
yazın bungunluğuna
kalbimi söküp fırlatıyorum
şaşkın bakışlarla izlendiğimi fark edince
biraz yükseliyorum
lakin ferahlamıyor kalbim
imgesel bir çıkmazda olduğumu hissettiriyor bana ki düş
üşüdükçe arttırıyor yoğunluğunu
ağacın en uçtaki dalını öpüyorum
yoruma kapalı tekillikten çıkmanın imkansızlığı
diyorum
düşsem kafa üstü
parçalansam
dönüp bakarlar mı?
toplarlar mı uzuvlarımı?
ve gömerler mi kemiklerimi?
ne önemi var...
kargaşanın ortasında kendini patlatan bir intihar komandosu gibi
hissettiğim oluyor
kahkaha
kahkaha
kahkaha
kendine getiriyor kalabalığı
aniden boşalıyor avlu
ikircikli halimle kalıyorum baş başa
yüzeyin biraz üstünde
gözlerim açılıyor sonra
sonra aç kediler sürtünüyor ayak uçlarıma
sabah kuşları ötüyor yeni bir güne
gök, yer oluyor
yer gök...
ben dört köşeli bir oda
her köşesinde bir şeytan
sırayla soruyorum hepsine
kim uyandırdı beni?
kim?
sizi
ve zihnimi...