Gece küfür kadar ağır,
Apartman boşluğu gibi yüzüm,
En üst kattan yüzüme tükürüyor insanlar.
Çocukken yaptığım gibi,
Anlamsızdı ama sevmiştim çıkan o sesi...
Hislerim, yüzünle karşı karşıya kalınca,
Araba farı gören tavşan misali,
Olduğu yerde kalıyor.
Adım atsa yakalanır biliyor bunu.
Kıpırdamak yok.
Çıt çıkarmak yok.
Yokmuş gibi davranıyor.
Ama sen hislerimi o kadar net görüyorsun ki.
Zaten yüzüme bakıp bir tek sen anlayabilirsin ne hissettiğimi...
Asılsız ihbarlar alıyorum,
Telsizim susmuyor.
Bir cinayet var yine bir kadının yüreğinde.
Sonuna kadar hak etmiş bir adam, kalbine yediği tek bir kurşunla can veriyor.
Olacağı buydu zaten, kapattım telsizi...
Yanındaki koca boşluğu görmez,
Cama vurur kafasını inatla sinek,
Ne aptal bir sinek.
Tıpkı benim hâlâ hayattan umudumu kesmeyişim gibi,
Geçebilirim sanıyor camdan, diğer tarafa.
Baş ağrısı başlar birazdan...
Ve dakika doksan.
Yeniksin.
Artık mantık ve taktik devre dışı.
Anlamsız top şişirmeler.
Taraftar umutla bekler belki diye.
Şans yüzümüze güler diye.
Ama olumsuz, doksan dakika çabala olmasın.
Uzatmalarda şansın koluna girmesini bekle.
Olacak iş değil.
Adı üstünde uzatma!
Uzatma oğlum işte,
Şansın kıçı dönük yine sana.
Yüz yüze hiç geldiniz mi otur da bir hatırla...
Kapatmışlar gece ile gündüzü bir odaya,
Aynı anda birbirini öldüren iki katil onlar.
Bir anda değil hem de usulca.
Ama aynı anda...
Uzun şiirler yazamayalı çok oldu.
Ömür kısalınca, şiir de kısalıyor.
Anlatacak daha çok şey var oysaki.
Ama kalem yorgun ve ağrılı.
Şairin kalemi, yenildi kalemtıraşa...
Yüksek bir yere çıkacağım yarın.
Tüm defterlerim çantamda.
Kağıttan uçak yapıp hepsini,
Bırakacağım boşluğa.
Babam gibi kalemi takıp kulağımın arkasına.
Paydos diyeceğim.
Mesai bitti, takımları topla...