Ne zaman kötü geçen bir günün sonunda varsam yanına işte o zaman uzanırdım dizlerine, ellerin dolaşırdı saçlarıma. Şimdi bunu öyle çok özlüyorum ki. Hiçbir şeyi bildiğim gibi yaşayamaz oldum. Yabancılaştım tüm benliğime. Sana gelip dinlendiğimin değerini hiç de bilmiyormuşum. Bunu fark ettim bugün aslında. Ne kadar iyi geliyormuş seninle susup oturmak. Ne olursa olsun, dünya yıkılsa da sen varmışsın yanımda. Dışarıda kıyametler koparken biz evde dans ediyormuşuz. Ama gerçekten de dışarıda kıyametler kopuyormuş. Beni hayatından kapı dışı ettiğinde dünyayla irtibata geçmek zorunda kaldığım zaman öğrendim bunu. Bir evi çiçeklendiren gülüşlerimiz, birbirimize gösterdiğimiz şefkatimizmiş. Ben bir daha böyle olamam. Ben benliğimi bulamam biliyorum. Bu böyle gider yıllarca. Zor olur unutması. İnan bana eskisi gibi değilim, bu insanlık telaşı beni öyle yordu ki. İstediğim tek şey her günün sonunda senin yanında dinlenmekti.


Sen de anımsıyor musun benim gibi? Hani birbirimizle bütünleşerek uyuduğumuz gecelerden birbirimize gülümseyerek uyandığımız sabahları. Biz seninle bir evde yuva olmuştuk birbirimize. Sen hep beni güldürürdün. Gülersem öperdin. Sen beni hep çok severdin. Seversen güzelleşirdim. Ben şu 24 yıllık yaşantımın bir 24 yılında bir daha göremeyeceğim kadar sevilmiştim biliyorum. Ama bilemedim işte böyle olacağını. Şimdiyse her şey o kadar baş edilemez bir halde ki. Koşuşturup bir yerlere varmaya çalışmak ve hiçbir yere varamamak beni çok yoruyor. Bir çok şeyi başaramadım, halledemedim. Senin sandığın kadar güçlü değilim. Çok kızdım kendime. Çok küstüm aynadakine. Önceden kendimle konuşup sorunlar derinleşmeden yüzerek kıyıya varabilmeyi biliyordum ama şimdi yolumu, yönümü hatta kendimi bulamıyorum. Yaşanan onca şeyi hep sana anlatmak istedim, belki sen olsaydın böyle olmazdı. Kızmak istedim sana, sarılmak, ağlamak, susmak, ellerini izlemek... Sen benim bu hayattaki en büyük tesellimmişsin. Ben bana en iyi gelen şeyi kendi ellerimle kaybedecek kadar kendini bilmezmişim.