Bazı yaşamlar iki kişiliktir sevgili Valadres. Vaziyet yalnızca bir ölüyü yaşatma çabasından ibaret değildir. Bu, çoğu zaman için devam edebilmenin tek yoludur. Bir kamganın, noksan metânetine duyarsızlaşıp yalnız başına dev bir ağaca gövde olmak istemesini anlayabilecek kadar sizinle yaşadım. Yürüdüğüm yolun oyuklarına takıldığımda iki kişilik bir mukavemetle ayağa kalktım. Sokak fenerlerinin taş evleri aydınlatışını iki kişilik bir hayranlıkla izledim. Kulaklarıma dolan bir şarkıyı iki farklı kişiye dinlettim. Budala Prens'e her şeyi anlatanlarda kabahât aramadım. Her şeyi iki kişilik anlamaya niyetlenen bendim.


"Yokluğun hikâyeme dönüştü," cümlesi gerçekliğimin parmak uçlarına dokunduğunda anladım. Kendime ait bir yaşanmışlık bırakmamak değildi yaptığım. Bana ilk ve son kez çocukluğumu yaşatabilmiş birinin yirmi üç yaşından sonrasına olan merakımdandı bütün bunlar. Bitimsiz bir olasılık kümesinin gizli elemanı olarak büyümekti. Yaşamımı ikiye bölüp bir köşeden olanları izlemek, deneyimlerimi değerlendirmek hususunda mutâbık iki sesle yaşamaktı.


Muayyen bir bıkkınlığın ardından o iki ses, birden fazla karakterin zihnimin içinde müthiş bir hengâme koparmasıyla sözcüklere dönüştü sevgili Valadres. Yokluğunuzun hikâyeme dönüştüğünün ilk tanıkları kâğıtlardı. Doldurulmasına imkân bırakılmamış bir boşluğu yeni karakterler ve birbirinden münferit satırlarla gizlemeye kalkışmışken yöntemime bilenenlere rastladım. Sandığımın aksine sözcüklerin dostum olmadığını, asıl onlarla her şeyin sandık diplerinden gün yüzüne çıktığını söylediler. Köklerimi yeniden toprağa sabitleyen tutkuma sırtımı dönemedim. Bilinçli tercihim nihayetinde heybeme fazladan dolan her öğretiyi koruma yöntemim, her şeyi tüm teferruatlarıyla sözcüklere dönüştürmek oldu.


Bir çocuğun gördüğü rüyalara itimat etmek gerek sevgili Valadres, bunu anlamak istemediniz. Fakat size anlatmak istediklerim var. Birini öldürmek bir tercihtir. Bense sizinle yaşamayı seçtim.


Yalnız değildim.

Hiç olmadım.


Hoça kalın sevgili Valadres.