Bir kasırganın ortasındayım, içimizden uçup gitmeye çalışan samimiyetimizi ve özümüzde olan iyi niyetimizi tutmaya çalışıyorum. Her ne kadar çabalasam da buna engel olamıyorum. Acımasızca gerçekleri de atıyorum bu kasırganın ortasına. Döne döne geliyor ve vuruyor yüzümüze. Acılar birer birer uçuşuyor havada. Gün batıyor, karanlığın kokusunu içime çekiyorum. Sonra o kasırga yavaş yavaş bitiyor. Enkazına bakmak için gidiyorum. Mahcup yüzleri görüyorum. Yorgun insanlar her bir tarafta... Artık yaşamak denen algoritmanın içinde olmak istemiyorlar. Çünkü düşünmedikleri her bir nedenin bedelini bu şekilde ödüyorlar. Evet, kasırga bitiyor. Güneş açtı. Bir çift mavi göz belki de bu kadar güzel bakabilirdi. Şahit olduğum acıya kefil olmak istedi. İlk başta bunu bu şekilde denemek istedi. Ama gördü ki bu, kasırganın başlamasına neden olacak. Çekti beni o kasırgadan. İyilik inşa etmeyi işte o zaman öğrendim. Artık bir kasırgam yok, arada kasvetli havalarım var.

İnsan çok değişik bir varlık. Ama benim kasırgamdakiler sadece varlıktı. İçi boş bir bardağa sen dolusun demekti. Veyahut boş bir duvara bakmaktı. Ben o duvarlara spreyimi sıkıp sloganımı attım. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Evet, hala kasvetim var ama beni yoran bu değil. Kasırgam bitse bile enkazını kaldıramadım. Ve bırakıp gittim...