Katilimin Bu Çerçeve Olduğuna Kim İnanır?
Kafasındaki düşünceler dallanıp budaklanıyordu. Bu sefer haklı olmak gibi derdi yoktu. Aklından geçen bini bir etmeyen sezgiler onu beyninin karanlık odasına hapsetmişti. Her zamanki gibi tek yapabildiği şeyi düşlüyordu, bu kaotik düşünce kendini ağır ağır hissettirmeye başlamıştı. O bulanık şuuruyla yavan yavan dolanıyordu etrafta, arayış devam etmeli dedi bu hınca soyunmuş bıçak sırtı köreltiyordu onu, kafasında yaşadığı anılar oradan oraya doğuruyordu onu. Söz geçiremiyordu, karşılarına dikilmiş daha yüksek bir ses tonuyla bir çığlık atmak geldi içinden, evet ben buradayım, şimdi gelin üstüme!
Bu bir feryat mıydı yoksa bir meydan okuma mıydı diye içinden geçirmeden edemedi. Bu odadaki her çerçeve bir acısına bir duygusuna denkti. Çerçevelere kafa tutuyor, akıl onu bir daha sorguya çekiyordu, can çekişe çekişe cevap vermeliydi. Ne gelir ki elden, yüzleşmenin verdiği utanç duygusunu yok etmeliydi, onu her defasında kamçılayan vicdana inat elinden geldiğince her soruya dürüstçe cevap verecekti.
İlkin gözüne ilişen çerçeve mutlu olduğu anılarından birine aitti bu kez. Mutluluk bir adım uzağında tebessümle karşıladı onu. O onu tanıdı o da onu. Bu çerçevenin çivisine daha özenli vuruyordu. Sıra en hüzünlü çerçeveye geldi. Bu resim diğerlerinden daha eğri duruyordu duvarda. Bir yük olarak görmüş duvar zamanla onu. Eliyle düzeltti.
Oturduğu sandalyenin ikide bir sallanan ayak sesi yerini akrep ve yelkovana bırakmıştı, bu ses onu her kertesinde başka bir çerçeveye kilitliyordu. Zamana ve acıya karşı yakarışıydı belki. Elinde çekici… En son çivilediği çerçevenin kanadığını gördü, “kan” dedi, kıpkırmızı! Tanrım hissediyor musun? Bunu ne zaman görsem bir insan acı çeker, Tanrım bu alçak sıvıyı görüyor musun, beni aklama! Şu an kanıyorum acı mı çekiyorum, şimdi yeterince kanasam burada kendimi öldürsem katilimin bu çerçeve olduğuna kim inanır?
Kanayan işaret parmağıydı. Durdu, bu sefer daha hızlı ve güçlü bir şekilde çiviye vurdu, yine işaret parmağına geldi, daha titrek bir sesle gözünden yaşlarına rağmen kafasını eğerek bir çiviye bile söz geçiremiyorum, dedi. Derin bir nefes aldı, yarım yamalak açtığı ağzıyla ben bu acıyı nereye sığdırayım dedi, neyi dememi bekliyorsun hatıram kanıyor. Can çekişiyorum, bu çekicin beni öldürmesini mi isterdin sen de ?