Üşümeyi severim katip.

Biliyorum efendim.

Doğru. Bugün her şeyi kafaya takacağım katip.

Neden efendim?

Çünkü başka türlüsü zaten olmuyor. Neden uğraşayım? Bari kökten kafaya takayım hiç çıkarmayayım.

Peki efendim, madem siz öyle istiyorsunuz.

Neden bana hiç karşı gelmiyorsun katip?

Neden bugün her şeyi kafaya takacaksınız efendim?

Anladım. Hiçbir şey değişmeyecek değil mi?

Değişmeyecek.

O zaman neden hala yaşıyoruz katip?

Meraktan sanırsam.

Sesinin tonunu beğenmiyorum.

Neden?

Böyle kabullenmiş gibi her şeyi en baştan.

Benim bir şeyleri değiştirecek gücüm yok ki. Hiç olmadı. Bir silgim olmadı. Kalem durmadan yazdı. Yazdı, yazdı... Ben de katip oldum işte.

Ah o kalem.

Defterin de suçu var ama, kalemi boşuna tek koymayalım. Defter her şeyi aldı içine tüm mürekkep lekelerini, her bir damlayı, karanlığın her bir zerresini aldı beyaz sayfalarına. Kara bir kitap oldu sonunda. Kara kaplı defter. Acılar kitabı.

Yazaaaan 'Büyük Katip'.

Ben övgü istemiyorum.

Birde isteseydin.

Böyle yazılmasını sevdim mi sanıyorsunuz? Mürekkebin her bir damlası içimi acıttı...

Benim içimi.

Ne fark eder. Ha sen ha ben.

'Sen' de olduk şimdi ha. İyiymiş.

Peki siz olsun. Konu ne kadar değişse de fark etmez. İstemediğim onca şey yazdım evet ama bu gerçeği değiştirmez.

Hangi gerçeği?

Aa ne bileyim ben hangi gerçeği. Çok karıştı her şey.

Bazı şarkıların adını bilmeyi sevmiyorum katip.

Neden efendim?

O zaman şarkıların kendilerine ait bir kimlikleri oluyor.

Peki neden kötü ki bu?

Çünkü sevgili katip, ben o şarkıları kafamda kendi kimlikleri olmadan istediğim yere koyabiliyorum ama kendi kimlikleri olduğu zaman halihazırda bir yere ait oluyorlar. O zaman kafamın içinde hep o yerin resmiyle beraber yer ediniyorlar. Duyup adını öğrenemediğim şarkılarda hoş oluyor o yüzden.

Ama siz bir şarkıyı sevip adını öğrenememekten nefret edersiniz.

Anlayamıyorsun katip. Ya da anlatamıyorum. Artık anlatamıyorum be katip ne olur sen anla.

Ben anlarım efendim.

Hatta yaz katip. Sen yaz. Bir zamanlar bana denileni sen yap, ben yapamıyorum artık. Olmuyor.

Kabullenmek gerek efendim.

Kabullenemiyorum katip. Böyle bir kenarda çakma, sahte, işlevsiz olmayı kabullenemiyorum.

Bunların üçü de asılsız iftiralar efendim.

Neresi asılsız katip? İnsan kendini bilmez mi?

Bilmez tabii. Onca kendini bilmez ne yapıyor sanıyorsunuz dışarıda?

Bilmem. Hayatlarını mı yaşıyorlar?

Belki de. Bak şimdi ben de emin olamadım.

İnsanın kendini bilmemesi ne büyük lütuf katip. Düşünsene hayat var ve sen de varsın. İkisi bir arada ama asla beraber değil. Hayatın içindesin ama sen başka bir yerdesin. Ne büyük lütuf.

Sizde hayatın içindesiniz efendim.

Evet ne yazık ki tam içindeyim. Orta yerindeyim kendi hayatımın. Kapana kısıldım içinde. Çıkış yolu yok. Üşüyemiyorum katip. Soğuklar yetmiyor. Bir yerlerim hep sıcak. Yanıyorum. Elimde bir kalem olmadan öleceğim sanırım katip. üç cümle dört kelime ile.

Nasıl tamamlar ki birbirini onlar?

Aa bakma sen, kelimelerin arası çok iyidir cümlelerle. Çok iyi geçinirler. Her türlü durumda bir aradadırlar. Senle ben işte katip. Bak aynı sen ve ben. Her şeyi beraber yaratıp her an beraberiz. Biz birbirimizin kölesiyiz. Kelimeler de cümlelerin.

Peki devamı yok mu?

Nasıl yani?

Kelimeler cümlelerin. Peki ya cümleler?

Yetmez mi katip daha ne istiyorsun?

Eloğlu buna 'closer' diyor galiba. Bir son, kapanış istiyorum efendim.

Katip, sen benden az önce istekte mi bulundun yoksa?

Sizin için efendim.

Vay be katip duygulandırdın beni. Hayallere daldırdın.

Aman efendim hayatta kalın.

Hayalle hayatın arasında ne fark var ki katip? İnce bir çizgi. Hayal, hayat.

Keşke şapkaları kaldırmasalardı harflerimizden efendim.

Değil mi ya katip. Harflerin hep başları üşüyordur eminim şimdi.

Ondan değil efendim. Hayali böyle söylemek, okumak pek gelmiyor içimden. Sanki şapkayla beraber anlamını da aldılar bütün kelimelerin.

Kaldırdılar katip. Yasakladılar. Hayaller yasak, şapkalar yasak. Bundan sonra noktalar, virgüller de yasak olsun. Ünlemin adı geçmesin. Bir tek soru işaretleri kalsın hayatımızda.

O neden efendim?

Onlar olmadan yaşayamayız katip. Sormazsak ölürüz. Sorular can yakar elbet ama can alan cevaplardır. İnsan evladının yaşamı, bilmeme üzerine kuruludur sen bilmezsin.

İnsan olmamak canımı sıkmıyor böyle zamanlarda.

Olma aman katip sen de insan olma. Bu kadar insan var. Bak şu yola, arabalara, yayalara. Onlarcası her gün geçiyor gidiyor. Hiçbiri bilmiyor. Çünkü bilmek istemiyor katip.

İnsan evladı saf mı demek istiyorsunuz?

Öf hayır be katip. Akıllı bu insan evladı. Bilmiyor çünkü bilmek yaşatmaz insanı. Bir tek bunu biliyorlar. Bunu bilerek yaşıyorlar. Yani bilmeyerek.

Bildiklerini bilmediklerini bilirken...

Sus katip aman sen girme bu konulara yakarsın balataları.

Siz nasıl yakmadınız?

Senin burnun pek kuvvetli değil katip.