Ve gün gibi akıyorken kelimelerden ölüm,

Tane tane, ahiret için herhangi bir telaştan ırak.

Ve saklanıyorken koynuma heykelleri mazinin,

Çakır taşlarından ötürü kanayan dizlerimdi,

Bu süreksiz cezanın hükmettiği acı naralar.

En kutsal vazife ne ise onun uğruna ölmek,

Onur yanılgısıyla yok olup gitmekti ebediyete,

Küle dönüşmek demekti, esiyorken bu denli rüzgar.


Gözlerimde yaşardı eskiden elleri kesilmiş anılar.

Sonraysa ne yazık ki tüccarlar geldi ansızın.

Birkaç sikke karşılığı satın aldılar umudu.

Nice firavunlar, hükümdarlar karşı çıkmaya çalıştı buna.

En hakiki sevgiyi arayıp durdular ömürleri boyunca.

Ülkeler, kıtalar fethedildi, ancak hiçbir vakit o kapıdan geçilemedi.

Ve şimdi, şu an, geçmişten bugüne kaç ceset kaybolup gittiyse bu topraklarda,

Sıfır noktasına açılan kapının karşısındayım.

Hepsindeyim, hepsi içimde, hepsiyim...

Fısıltılarım utanmadan cenk ediyorlar karşımda.

En acı sözün hangisi olduğuna karar vermeye çalışırken,

Susuyorum, oysaki en güçlü pınar damalarımdan akıyor.


Deliliğin azameti de ayrı bir vasiyetmiş zaten dünyaya yazılan.

Yeni anladım.

Her iki nokra arasında başka bir gönül kırgınlığı yaşarmış.

Zamanın küfü ve yokluğun tozu ele geçirdiğinde geceyi,

Geriye yalnızca içimden öte bir melankoli kalırmış.


Her daim susuldu, bilgelik düşü veya kötülük hırsının aksine,

Yalnız geçip giden yarlar hatırlandı,

İzler ise birleştirilerek yeni bir harita yaratıldı.

Yeni baştan yaratıldı aşk, nefes alıp verircesine bir devrim gerçekleşti.

Doğallığıyla eller titredi.

Ne bir resim çizilebildi,

Ne de bir kelime yazılabildi kağıda.

Bu küçük, hırs dolu yeraltında,

Yalnızlığın magmasıyla kendimizi ısıtmaya çalıştık.

Yaşıyoruz derken yandık ve bu yağan yağmur dahi,

Anca bir damla gözyaşımıza bedeldi.

Tanıyorum, yabancı gelmiyor bu kıyamet sonrası diyar.


Yüzlerine bile bakmadan yanlarından geçtiğim ruhların söylediği şarkılarla,

Bahşediyorum aydınlığı yalnızlığıma.

Bir mum gibi yanıp sönüyor inancım.

Derken en eski mağarama dönüyorum.


Şiir doğuyor ruhumda, yakıyor.

Peşinden geliyorken fark ediyorum zamanı.

Dizlerime aldırmadan yürüyorum ancak her şeyi hatırlayarak.

Her yıkımı, infazı, kıyameti kazımıştım duvarlarıma.

Soru sormuyorum artık tanrıya.

Yaşam durmadan koşan bir çocuktan farksız.

Ya kovalarsın onu nereye gideceğini bilmeden,

Ya da unutursun kendini yalnızlığa esir düşüyorken.