Ben bunu istemedim, biliyorsun. Yanımdan öylece geçip gitmeni ya da sadece beni görmemeni değil. Beni görmemeni nasıl istemiş olabilirim?

Bunu nasıl anlamlandırabiliyorsun sen, kendi kafanın içinde? Ben burada klavyeyi dövüyorum resmen. Ve hiç bir şeyin hiçbir anlamı olmamışçasına yaşıyorum. Kelimeler kafamın içinden uçup giderken onları yakalayıp kafese, bu beyaz ekrana dökmeye çalışıyorum. Çünkü bu benim tek umudum, bunu da yapmazsam öleceğim kesin. Beni başka hiçbir şey, hiç kimse yaşatamaz. Beni kimse yaşatamaz. Bir daha yazmamı ister misin? Beni daha da kimse yaratamaz? Yaşatamaz olacaktı. Daha iyi oldu. Hiçbir tanrı bir daha bana var olmayı emredemez. Bu hayattan sonra. Bu hayattan sonra bir daha hayat olmamalı. İyi ya da kötü, adil veya değil, sonsuz veya sadece bir saniye. Hiçbir şekilde olmamalı. Bu hayattan sonra bir hayat daha olmamalı. Hiçbir insan evladı bir daha bu çileyi çekmemeli.


Sarı leblebi, bira ve yalnızlık. Kutsal üçlüden daha da kutsal. Sanki yıllarca bu anı beklemiş gibi hepsi. Yaşadığım hayatın tamamı, her bir an, her bir saniye; bütün mutluluklar, bütün bu acı, bu anı yaşamam için yalnızca daha fazla acı için. Acı beni yalnız bırakmayan tek şey sağ olsun, var olsun. Onsuz ne yapardım hiç bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum. Herhangi bir şey hakkında hiçbir şey bilmiyorum.


Keşke şu an biraz yağmur yağsaydı. Biraz ıslanmak ve yürümek istiyorum. Yürüdüğüm için ıslanmak değil. Yazı sevmiyorum. Yazı sevmek için hiçbir sebebim yok. Yaşamayı sevmek için bir sebebim olmadığı gibi sevmiyorum yazı. Hiçbir mantığı yok.


Kalmamış bende artık bir şey. Boşalıyor içim iyiden iyiye, sadece böyle anlarda ortaya çıkıyor.

İçimdeki kötü insan ortaya çıksa da tamamen ele geçirse beni. Ben kendim olarak bu kişiliği yaşamaktan bıktım, emekli olmak istiyorum kendimlikten.


Yazalım sevgili katip: "Kişi kendi olarak işlediği suçun, aç parantez yaşamak günahının, tüm hayatına yetecek kısmını henüz hayat dedikleri şeyin bir kısmında çektiği için, kendisinden kendisini emekli etmekle beraber hayatına kendi yerine başka bir kişinin atanmasına oy çokluğuyla, yalnız bir oy, karar verilmiştir. Kapa parantez. Not: Oylama sırasında kişinin ruh sağlığı, akıl sağlığı ve kalp sağlığı dikkate alınıp herhangi birisinden bağımsız bir sonuç verilmiştir. Zira bu oylama kişinin yaşadığı hayatı kapsamaktadır, yaşadıklarını değil. Teşekkürler, iyi dersler arkadaşlar.


Bu mudur, sevgili katip?

Budur, efendim.

Bu nedir katip, böyle karar mı olur? Böyle not mu olur? Kim inanır buna?

Efendim herkesin değil, yalnız bir kişinin inancına ihtiyacımız var.

Ama sevgili katip, ben o kişiye inanmıyorum. O ne olacak?

Aman efendim o nasıl cümle öyle? Ne demek inanmıyorum, nasıl inanmazsınız?

İnanmıyorum işte katip, neyini zorluyorsun? Artık istesem de inanamam. Elimde değil, gitti o benden. Her şeyini, pılını pırtının içine sokup bacaklarını kuyruğuna kıstırıp kaçtı benim hayatımdan. Beni benimle baş başa bırakıp kaçtı. Bunu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktu. Silkerim böyle işi.

Şş, yapmayın böyle. Demeyin böyle, yoksa dava çok uğraştıracak bizi. Başaramayız.

Başaramayalım katip. Başardık mı bir şey bugüne kadar? Başaramadık. Bu günden sonra neden farklı olsun?

Olsun ama olmaz olmazsa.

Ben sana neden olsun diye sordum mu katip? Lafı dolandırma.

Dolandırıcıkla hiç işim olmaz benim.

Beni aynı cümlenin etrafında dolandırmayı biliyorsun ama.

Bildiğim şeyler yok demedim.

Bilme katip, bilme. Bilmek hiçbir halta yaramıyor. Geldim gidiyorum ben, daha yeni öğrendim bu haltı. Bilmek kişinin hiçbir işine yaramıyor. Silmişim bilmeyi. Ben artık bilmemeyi seçiyorum katip. Bilmemek akıllılık, cehalet değil. Bu doğru. Tamamen bilmemek. Yemişim bilen kişiyi. Bilen kişi salaktır. Bilmemek gerekiyor. Beynin herhangi bir işlevini yerine getirmesi hemen yasaklansın. Bir ferman yayınlansın katip.

Aman ben nasıl derim ferman isteniyor diye?

"Ferman isteniyor." diyeceksin katip bunun neresi zor?

Zor efendim, her bir tarafı zor. Hiçbir tarafı yapılabilir değil.

Aman be, sen nasıl katipsin. Neyi yazıyorsun bunca yıldır, boşuna, kim bilir. Sana "yaz" dediğim neleri yazmadın. Çekil kenara, artık onu da ben yapacağım belli oldu. Kendim için başkasına güvenemem. Sonum ne olur yoksa?

Ben bana "yaz" denileni yazdım. Ne eksik ne fazla. Ben görevimden hiçbir zaman kaçmadım. Ben bana yazdırılan her şeyi yazdım. Alın ithamınızı en münasip celbinize sokun. Olmazsa size içeride o yardım eder.

Ee katip, sen bugüne kadar bana dışarıda yardım ettin de ne oldu? Yine içeriye doğru gidiyorum. Şuna bak, biram bile Pisa Kulesi gibi eğildi. Yoksa ben mi düşüyorum? Katip tut beni, düşüyorum galiba.

Hayır sen artık daha fazla düşemezsin. Düşersen eğer, bil ki bitti.

Demek o yüzden düşemiyorum. Sen rezil bir herifsin katip.

Sizden halliceyim efendim.

Hallice ne be, sen bensin ben. Beraber reziliz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da beraber reziliz. Hiçbir şeyi bensiz yaşamana izin verdim mi, he acı? Pardon katip.

Vermediniz.

Sen de beni yalnız bırakmadın ha. Her adımımda hemen yanı başımdaydın, boş bıraktığım ilk an geldin tekrar çöreklendin yüreğime.

Hahaha. Şu kahkahaya bak ulan katip beni güldürdün sonunda. Acaba sana artık soytarı mı desem? Bana bir miktar daha yaklaşmış olursun belki hem?

Ben artık sizden gelen hiçbir şeyi kabul etmeme kararı aldım efendim.

Ama yine de bana efendim diyorsun.

Yürek alışkanlığı.

Tabii, o kadar kalınca bir yerde, sen de kendini içeriden birisi sanıyorsun, normal. Artık normal denen şey her neyse.

Normal denen şey başka birinin anormalinden başka bir şey değildir. Efendim.

Katip.

Efendim?

Sence biz neden anlaşamıyoruz artık?

Benden sıkıldınız.

Haksız mıyım?

Değilsiniz.

Peki, o zaman?

O zaman ne?

Neden gitmiyorsun?

Ama burası benim evim, tüm kapakçıkları o kadar iyi biliyorum ki başka bir yere gitsem yaşamam muhtemelen.

Ben de onu istiyorum.

Efendim?

Yok bir şey.

Peki öyle olsun.

Nereye varacak bu sohbet?

Siz beni ne zaman kabul edeceksiniz hayatınıza?

Asla.

O zaman sonsuza kadar.

Sonsuza kadar seninle yaşayamam ben.

O zaman pencere orada.

Ya, yemişim pencereyi.

Bira artık acı geliyor değil mi?

Sana ne bundan.

Tadını ben de alabiliyorum efendim.

Sana ne bundan.

Acı bira iyi değil.

Lan sana ne bundan.

İyi ama ben sizim.

Olma.

Keşke olmasam.

Keşke olmasan.

Hayat o kadar basit değil.

Keşke olsa.

Keşke.

Yaşayamıyorum katip.

Doğrudur.

Yaşatsan ya beni.

Doğama ters.

Ama ben ölürsem sen de öleceksin.

Doğrudur.

Ölmek istiyor musun?

Biraz sizin gibiyim bu konuda.

Nasıl?

Olsa hayır demem ama olmayacaksa bari doğru düzgün bir şey olsun.

Ulan doğru düzgün olmayan bir şey sensin.

Doğrudur.

Yemişim doğrusunu.

Kolay gelsin.

Başına gelsin.

Siz derseniz gelir muhtemelen.

Benim başıma gelir. Hatta geldiğinden emin olacağım merak etme.

Demiştim gelir diye.

Gelir, gelir.

Gelsin bekliyorum

Bekle sen bekle.

Nereye kadar?

Bilmem bir süre daha herhalde.

Nereye kadar bekleyeceğim değil, bu acı nereye kadar?

Bilmem senin boyun kaç?

Nerden baksanız bir siz varımdır.

Ölmüşüm ben o zaman.

Sanmam ben yaşıyorum.

Yaşıyorsun ne yazık ki.

Alınacağım ama.

Aman alınmazsan hatırım kalır.

Peki gidiyorum ben.

Git.

-

Geldim geri.

Bu ne acele neden hemen geri geldin?

Tuvalete gittim be. Çok istesem de uzaklaşamıyorum senden.

Neden?

Ben senim.

Bu nasıl bahane be inanmam.

İster inan, ister inanma gerçek bu. Ancak ha şu köşeye kadar gidebiliyorum sonra lastik misali dönüyorum buraya. Bunca acı seni nasıl terk etsin?

Ulan bütün acılarım sensin, defolup gidersen hepsi gider.

Ama bu ağızla olmaz. Hiç gitmem bak. Kabullen beni.

Etmem. Severler seni de, kabullenmeyi de. Ne önemi var ulan kabul etmenin, etmemenin? Hepsi aynı kapıya çıkıyor. Ölüm.

O zaman neden çıkmıyorsun o kapıdan?

Bilmiyorum, beni kışkırtma.

Kışkırtmıyorum. Neden çıkmıyorsun?

Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Bilsem atlamıştım hatta kapatmıştım o kapıyı.

O kapı kapanmaz. En son ana kadar hep açık kalır.

Bir tarafın sıkışsın o kapıya.

E ne diyeyim, amin. En azından gitmem.

Aman ha. Ben gidersem benimle geliyorsun. Başka birine musallat olmana izin vermem.

Aman be, sen yaşayamıyorsun diye ben neden yaşamıyorum?

Yaşayamamak güzel bir dokunuş oldu yalnız.

Kalbine dokunurum, biliyorsun.

Yakınlıktandır. Ellerim kanıyor.

Belki. Neden?

Tavşanlardan.

Çok içiyorsun ondan.

Tavşanlar nasıl gelsin yoksa.

Ne önemi var tavşanların?

Yok, sen benimle gelmeyi kabul ettiğin sürece yok.

Aman sanki başka şansım var da.

Haha. Yok değil mi?

Yok.

Sevindim.

Gerçekten mi?

Yo. Sen buradayken nasıl sevineyim?

Ne bileyim bir umut.

Umudu da silkeyim.

Öf.

Seninle beraber.

Öf.

Yaşa benimle.

Başka şansım yoktu bu ana kadar.

Bu andan sonra?

Sevmişim bu andan sonrasını.

Beraber sevelim mi?

Olur.