"İşte geldim."


"Buna cesaretin olduğunu düşünmüyordum. Nereden geliyor bu cesaret?"


"Sen bunu istemiyor musun? Karşındayım işte."


"İstiyorum ama senden de nefret ediyorum."


"Ben de senin aşkınla yanıyor değilim."


"Benim için hiçbir şey yapmadın. Varsa yoksa çevrendekiler var."


"Onlar olmasa benim varlığımın ne önemi olacaktı?"


"Peki, benim varlığım neden bu kadar değersizdi?"


"İkimiz de birbirimizden nefret ediyoruz. Değerin bir önemi kalmıyor böylece."


"Geçmişte yaptıkların için beni suçluyorsun."


"Sen benim şeytanım oldun. Yapamayacağım her şeyi yapmama sebep oldun. Yapamadım. Yapamamam yetmez gibi de her şeyi daha da berbat ettim."


"Benim işim vesvese. Sen de bana avukatlık yapmadın mı?"


"Ben hata yaptığımı kabul ediyorum ve bu avukatlığı bitirdim."


"Emekli olduğun tipinden belli oluyor."


"Senin de benden farkın yok!"


"Biz seninle farklıyız. Sen korkaksın ve beceriksizsin. İyi şeyler yaptığını düşünerek yaşıyorsun. Yaptıklarının karşılığı eskiden direkt olarak karşına çıkardı. Şimdi belli ki biraz sürecek. Benim için fark etmez, yine sonunda karşıma geçip ağlayacaksın." 


"Sen güldüğünde bile gözlerin, içinin yandığını gösteriyor. Benden çok mu iyi olduğunu düşünüyorsun?" 


"Senden iyiyim. Sen git yine o başkalarını düşün, başkaları için yaşamaya devam et. Beni üzen şey, sen kazığını yedikten sonra yalnız ağlama diye ben de ağlayacağım. Senden nefret ediyorum ama senden de vazgeçemiyorum." 


"Ben senden vazgeçtim." 


"Emin misin?" 


"Eminim, artık peşimi bırak."


"Bırakmıyorum. Sen kendini ne zannediyorsun? Yüzüne gülen birini gördüğün zaman ondan iyisi yok zannediyorsun. Sevgi mi görmüşsün? Ayrıca aklı, gözü, kalbi olan bir insan seni neden sevsin ki? Her şeyi berbat etmedin mi? Sevmediklerini üzmek yerine mutlu ederken, en çok sevdiğini mutlu edebildin mi? Sen mutluluğun ne olduğunu bile bilmiyorsun. Kimi sevmen gerektiğini bilmiyorsun. İnsanlığın sorunlarını çözmek istiyorsun ama kendi sorunlarını bile çözemiyorsun. Sen ne işe yaradın şimdiye kadar? Bundan sonra ne işe yarayacaksın? Gerçekten neyine güveniyorsun sen?"


" Yeter!"


"Ne oldu? Ağır mı geldi?" 


"Yeter, diyorum. Yeter! Bu kadarı benim için yeter hatta fazla bile oldu. Sen, bir daha konuşamayacak hale gelmelisin. Bu da benim elimden olacak." 


İkisi de aynı anda yumruklarını çekmişlerdi. Öylece bir süre birbirlerine baktıktan sonra aynı anda yumrukları hareket etmişti. 

"Ahh!" 

Eli kanamaya başlamıştı. Yere dağılan ayna parçalarının üzerine akan kanını gördükçe gülmeye başlamıştı...