yaşanmasının kimseye fayda sağlamadığı günler 

yazılmasının kimseyi mutlu etmediği şiirler yazıyorum 

peçete satan bir çocuk görünce üzülüyor

aynaya bakınca üzülmüyorum

sırf tanrı'nın deneme tahtası diye dünyaya getirdiği beyaz bir fare olmaktan öteye gidemiyor

çelik kapanlar arasında dans ediyorum 

içip içip evimi bulabiliyor

ipin ucunu bir türlü göremiyorum 

yaşıyor muyum?

acım örneği olamaz mı bunun

ya da mutsuzluğum

bu şehrin üstüne kara bulut diye çöken nefretimi tek kelimenle dağıtmak varken

seni sevemiyor

seni üzmekten öteye gidemiyorum

şimdi kahrını çekme vakti gençliğin

tam şimdi

yazgım daha karaysa kömürden 

bir gün daha 

giden nedir ömürden?

sen modern bir alınganlıkla salkım saçak geçerken önümden 

bir devleti daha yıkıyor

bir delikanlıyı daha ediyorsun evinden

şimdi beni kaldırabilecek biri varsa yerimden

o da ya çoktan ölmüştür

ya da daha koparılmamıştır ana rahminden

bir savaştır bu okuduklarınız

bir kavgadır

ekmeğin 

ciğerlerimin 

şehrimin kavgası

ve sürecek

"yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!"