Hangi kırgınlığımdan bahsetsem bilemiyorum.
Bilirsin, çok acıtır can kırıklıkları.
Yaşananlardan çok acıtır yaşanamayanlar.
Kavuşmayışlar,
Buluşmayışlar,
Ten tene bulaşmayışlar…
Ve kaçınılmaz son!
Konuşmayışlar.
Seni sana konuşamadığım için,
Seni kimselere konuşamadığım için…
Bir Rus romanı gibi anlatmak istiyorum seni.
Çiçeklere, kuşlara, yaban otlarına
Uzun uzun, detay detay
Ellerini, gözlerini, dudaklarını…
Sustum, tamam.
Bir hayalim var seninle Kapadokya'da…
Ya da bir dakika!
Ankara garında
Bir pulman vagonda
Doğu ekspresi 17.55 sularında
Yol almışız trenle Kars’a
Ötelemişiz zamanı, saat bizi biz geçiyor.
Bu arada tren, garları birer birer geçiyor.
Arkamızda geçmişin küf kokusunu bırakmış
Yol alıyoruz yeni umutlara…
Mavilikler, yeşillikler, beyazlıklar geçiyoruz.
Kompartımanın penceresi rengârenk bir dünya
Hava kararınca yıldızları seçiyoruz
Sen Venüs, ben Merih
Dünya, ama yine aynı dünya.
Dünya aynı dünya