kaybolduktan bir süre sonra "kaybettiğinin ne olduğunu ve onu ararken neden kaybolduğunu bile hatırlamayanlar.
>onlara, onlardan birinden bir manzume.<
yüzyıllık yazıtlarda adımız anılmaz, hayatımız hep tavafta. siyah tebeşirle çizilmişiz teneşire, yokuz bu kalabalıkta. gam yemişiz, şu leylak rengimiz bakidir bu yoklukta. ama bitimli işte her şeyimiz. asılıdır tabelamız hep boşlukta. kederimizse bozgunluğunu bozdurup bozdurup harcamakta.
kaybettik ama neyi bilmeyiz ve ararız da buluruz bizdedir özde kaybolan. her şeyimiz bir kerelik güzel ama yarım yamalak çoğu zaman. bedenlerimiz eşyamızdır, orasızlıktan hiç bir yere taşınan. içimizdir, aynılığa tenezzül eden ve tedirginliğin bulanıklığına batan. ba(kı)şımızdır, kozamızdan kiracılığımız bitince önce çıkartılan.
tümseklerimiz, yokuşlarımız, işgüzar rüzgarlarımız. tane tane dizilmiş de ipe yapayalnızlıklarımız, boynumuza onulmaz agusuyla keskin kelepçe gibi takılmış maslahımız. alıp da başımızı gitmek istesek, parasızlığımız tek istisnamız. bizi bizden almadıklarındandır hep hayatta bırakışılımız.
kendimizi hiçliğimize filketeliyoruz, örtünüyoruz sonsuzlukla. oysa denizlere çıplak olmak da var yunus gibi olmakla. buluşuruz biz yalnızlıklar atlasında toz olup kaybolmakla. adımız anılır belki tellerden çıkıp dillere dolanmakla.
rejimler bilmişliğimizi recm etmekten geçiyor. pusumuz suskun puskun, dillerimize hep ket vuruluyor. dayanamayıp da konuşanımız kimseden yüz bulamıyor. dalımızda duranımız da yırtıcı kuşlara yem oluyor.
benzemez kimse bize, bir başka yerdedir bambaşkamız. tekiz de; tek sorunumuzdur kolleksiyoner bulamayışımız. burkuntularımızı budasak yeniden filizlenecek baharımız. pek karmaşıktır rengine tekrardan bürüneceğimiz mecazımız.
eksikliğimiz, birbirimizi saramazken bile kendimizi çoğaltışımızdır. hakkımız, bize düşmeyenlerden payımızı alamayışımızdır. tek derdimiz, hüzünlerimizin ağırlığından uçuşamayışımızdır. hayalimiz, dağlarımızı geçip düz(lem)lerimize varışımızdır. geçerken el salladığımız imkansızlığımız genç kalışımızdır. kapılarımızın açıklığı, başkalarına kapı(lışı)mızdır. umudumuz, bu karanlıktan bir gün ak(ıl)lı çıkacağımızdadır.
bakmalarımız dünyanın yalanlığının dışındandır. gölgemizin peşinde gezeriz, gösterişimiz o kadar alıngandır. kendi ekinoksumuzda yaşarız, dengelerimiz dengeye yakındır. zamanede biçilen kerte üstümüzden akar, hep dardır. ne yapsak kar etmez, dışımız içimizle kaplıdır, içimizse dışımızdadır. uzamımız hakikatle kaplanmıştır, zamanın sonsuzluğuyla sınırlıdır.
kimyasallarımızdan biz yapmanın simyasını severiz. mitlerde güçlüler kazanır ama biz hep kaybedenlerdeniz. azalınca ka(ybo)lmanın algoritmasındaki amansız kederiz. hangi aşkın şarabından içilmez biliriz de söylemeyiz.
kuruntularımızda gün kurusudur düşsel kırıntılarımız. açık artık bu kalplerimiz, yaralardandır hep yamalarımız. öyle yırtılmış ki dikilmez bizim engin uslu atlasımız. yönümüz yönsüzlük, savruğuz, rüzgardır tek pusulamız. örtsünler üstümüzü artık, başka hayatlarda saklı vuslatımız.
bizce bizsizlerdeniz ve bizdeniz, birden çoğumuz kimsesisiz. yaşamaktan çok yaşamdan feraget etmekten çoğumuz işşiz. görünmeyiz, perdelerimiz kapalı.; öngörü(len)ler bizde geçersiz. koynumuzdaki gök küçüldükçe çemberimiz çocuk gibi çelimsiz. gideceğiz ve geriden toplayacağız kendimizi. eski(ci)liğimiz esriksiz. karşılıklı aynalarda kaybolmuşuz, akibetlerimiz başlangıçtan belirsiz.