"Onun gözlerinde bir ışıltı var patron. Gözlerini devirdiği herkese ışık saçıyor. Ama bana değil, benim için değil."


Bu sözlerin ilgi odağı kız o esnada mekandan çıkıyordu. Onu gördüğümde hissettiğim tam bir hayal kırıklığıydı. Bu anlamsız et yığınına methiyeler dizen adama olan saygım da gitgide azalıyordu. Biraz da onun yerinde olmak istedim, aşık olmuştu. İkisine de acıdım. Her şey iç içe geçmişti; hayranlık, öfke, alay, vurdumduymazlık, keşkeleri doğuran düşünceler. Buradan hemen sıyrılmalıydım. Önemli bir işim olduğunu, gitmem gerektiğini söyledim. Benim gibi olmak istermiş. Vitrinlerin yanından geçerken birden gözüne çarpan çok beğendiği bir kıyafeti almak ister gibi anlık bir dürtüyle söyledi bunu. Gözleri ilgiyle uyandı. Yavaş yavaş sönecek olan bir ilgi. O kadar uzun süre kalmadım yanında. Mekandan çıkıp sağa sola bakındım. Sol taraftan, evimin ters istikametine doğru yürüdüm. Kirli hissediyordum. Bu insanlarla anılmak, onların olay örgüsünde yer almak bana kirli hissettiriyordu. Ama ben değildim ki olayın kahramanı. Kendi kendime kalıp arınmak, ardından uyumak istiyorum.



Hayat, sivri ve keskin kurallarıyla benim önümü kesti, yapmak istediklerime engel oldu. Kimisine göre bu bir öğretiydi. Benim zamanım dolduğunda -bunu hissediyordum- talep etme sırası bana geldiğinde ise bu denli sivri ve keskin kuralların çok acımasızca olduğunu anlatmaya çalıştı. Absürt bir şakaydı, bitti. Bir süre yalnız kaldım. Eksiklerimle yüzleştikçe kendimden iğrendim. Tamamlanmak istedikçe daha çok eksildim. Kendime güvenemedim. Yaptığım ''şeylerin'' benim için oluşuna inanamadım. Kuşku beni yedi bitirdi. Hünerlerimi küçümsedim. Aslında bu konuda bir kuklaydım. Hayat, hamlelerini benim üzerimden bana oynuyordu. Bana karşılık ben, en etkili silah. Her şey soyuttu ve nefret birikti. Nefretimi kusabileceğim somut bir varlık yoktu. O duygu içime işledi. Beni yapabildiği kadarıyla değiştirdi. Bunu korkuyla kabullendim. Nihayetinde absürt bir şakaydı, bitti.



Evime gittim. Odamda, ne yapabilirim diye bir baktım. Bir planım olmalıydı. İstikrarlı olmak beni kurtaracaktı ve ben tembelliğime kızacaktım. Hâlâ kirliydim. Bana avunacak bir şeyler lazımdı, yatıştırıcı bir şeyler. Masamın üzerindeki defterleri kurcaladım. Yarım kalan senaryo ve öyküler. İçlerinde benden izler taşıyan kelime yığınları. Bulmuştum. Tüm bunları gözden geçirip bir sona ulaştıracaktım. Dünyanın beyhudeliğinden, kötü rastlantısallardan, hissizlikten böylece kurtulacaktım. Üstelik para kazanmak dışında bir amacım da olacaktı. Bu, hayatıma anlam katacaktı. Bir avuntu değildi bu, oldukça gerçekçiydi. Buna uyduğum sürece bir birey olabilirdim. Koşullar ve sonuçlar. Hayatımı avuç içimde hissediyordum. Kendime en yakın hissettiğim andı.



Biraz kahve almak için aşağı indiğimde, mahalleden bir arkadaşımla karşılaştım. Bizim tutkulu aşığı o da tanıyordu. Dün gece kızın evine gitmiş, bağırıp çağırmış, kız polisi aramış ve polis gelip almış onu. Bütün bunlar kapımın önünde olmuş, nasıl duymamışım. Sebebi basit; dünyadan kaçıyordum çünkü, içime gömülüyordum.


Bir akşam iş çıkışı hemen eve gitmek yerine biraz dolaşmak istedim. Ev-iş döngüsünden sıkılmıştım. Biraz değişiklikti istediğim. Biraz yürüdüm. Dört yol ağzında durdum. Evimin ters istikametinde olan bulvarı ağır ağır yürüdüm. Koca binaların arasına daldıkça küçüldüm. Bu sokak aralarında sıkışmış gibiydim. Bana ait bir şeylerin varlığını hissettim bir anda. Havaya karışmış, rüzgarla savruluyorlardı. Hayatımdaki eksikliğin sebebi buydu belki de. Kaybettiğim bir şeyler vardı bu sokaklarda. Kafamda bir türlü bütünleştiremediğim tabloyu bir bütün olarak gösterecekti sanki bana. Yürüdükçe bu his kaplıyordu içimi. Artık binalar küçüldü, daha özgürdüm. Beni yutmaya çalışan bu canavara haddini bildirebilir eksik parçalarımı ondan geri alabilirdim. Hayır, alamazdım. Bu savaşı kazanamazdım, kazanamadım da. Yenilmiştim bir kere. Bir paçavra gibiydim, bir kenara atılamayan. Çünkü unutmuştum her şeyi. Geçmişi aklımdan kazımıştım. Kayıplarım da isimsizdi. Kendime ispat edemiyor, sadece hissediyordum onları. Bu yüzdendi. Benim olmaktan çıkmışlardı. Hepsi hayatımda koca bir boşluk oluşturdu, içine düşmekten kendimi alamadığım. Bu boşluğu doldurmakla tamamlanabilir miydim? Yeni bir yıkım ihtimali bana göz kırptı.