Her şey, bir görünüp bir kaybolan o ufuk çizgisini yakalamak isterken oldu. Hem çok uzaktı, ulaşılması imkansız görünen, hem de büyülü güzelliğiyle beni kendisine çeken...

Yolculuk...Yolcu olmadan yol olur mu? Yolcu , yolun kendisi olduğunu derinlerde bir yerde keşfedene kadar aslında yaptığından da bir haber. Savrulmak denebilir bu evreye. Ta ki yorgunluktan bitap düşene kadar anlamaz olanı biteni. Nefes nefese kalıp, bir soluklanma anında yüreğinin sesine kulak verebilmişse bir kez hiç bir şey aynı kalmaz. Pusulasını bulmuştur artık. Mesafenin bir önemi yoktur, önemli olan menzildir. Bu uğurda ne yağmur, ne fırtına alıkoymaz onu ilerlemekten. Düşer, kalkar, tam tükendim derken, yeniden can bulur...

Anlam ve amaç olmadan eylemlerimizin sadece boş bir devinim olmaktan başka şansı yok. Biteviye bir döngü.

Oysa yaşam sıradanlığı affetmez, ve hiç bir hikaye sıradan olamaz. Kahramanından dolayı biriciktir. Yazanın kendisi olduğunu fark etmek, elindeki kaleme daha güçlü sarılmakla devam eder macera, hep bir satır sonrasında olacakları merakla..